mevlana aşkı nasıl anlatırdıı ? yardım lütfeeeeeen



Cevap :

İlahi aşkı arayan divaneydi Mevlâna, pervane oldu ışığında aşkının. Aşk denizine daldı, sırlar aleminde yüzdü. Kimse anlayamadı yaşadıklarını. Kimsenin aklı ermedi bu aşka. Hangisi mürit hangisi mürşitti, hangisi aşık hangisi maşuktu bilinmedi. Kim kimin girdabına kapıldı, kim kimden ışık aldı. Şems mi ışığını verdi Mevlâna’ya, yoksa ondan ışık alınca mı güneş oldu Şems. Aslında iki kişi değildi onlar TEKTİ..

Varlık yokluk hep odur, sevinç ve kederi hasıl eden hep odur, âlemde ne varsa onu dışında değildir. Peygamberimizin yol yordamı aşktır. Biz aşktan doğduk. Bizim anamız aşktır. Eğer maksada bakacak olursak ikilik kalmaz. İkilik teferruattır. Esas birdir".
HZ Mevlâna

Hz. Mevlana Celaleddin Rumi’nin güzel sözlerinin bulunduğunu bu sayfamızda Mevlananın aşk sevgi üzerine sözlerinide bulabilirsiniz. Buyrun Mevlana sözleri;

İnsan, büyük bir şeydir ve içinde her şey yazılıdır. Fakat karanlıklar ve perdeler bırakmaz ki insan içindeki o ilmi okuyabilsin. Bu perdeler ve karanlıklar; bu dünyadaki türlü türlü meşguliyetler, insanın dünya işlerinde aldığı çeşitli tedbirler ve gönlün sonsuz arzularıdır.

Hz. Mevlana, yeni bir durumsayış ve yeni bir anlayış:
“Kendine gel, yepyeni bir söz söyle de dünya yenilensin! Sözün öylesine bir söz olmalı kidünyanında sınırını aşmalı. Sınır nedir, ölçü ne? Bilmemeli!”

Ya olduğun gibi görün,
Ya da göründüğün gibi ol.

Hz. Mevlana’nın kendi bakış açılarını yansıttığı ve amaçlarını açıkladığı sözü:
“Biz birleştirmek için geldik, ayırmak için değil.”

Hz. Mevlana’nın evrensel bakış açısını anlatan bir sözü:
“Tapımızda (yolumuzda) riyazat yok; burada hep lütuf var, bağış var. Hep sevgi, hep gönül alış, hep aşk, hep huzur var burada.”

Hz. Mevlana sözlerinin şifa ve gıda oluşunun sırrını şu sözlerle açıklaaktadır:
“Söz söyleyen kemal sahibi olursa, marifet ve hakikat sofrasını serdi mi, o sofrada her türlü yemek bulunur. Herkes orada gıdasını bulur.”

Güzel söyle de halk, yüzyıllar boyunca okusun.
Tanrı’nın dokuduğu kumaş ne yıpranır, ne eskir.

Ben kilitten seslenen bir kapı anahtarı gibiyim sanki.
Sanır mısın ki benim sözüm sadece bir sözdür.

Ey oğul, herkesin ölümü kendi rengindendir. Düşmana düşmandır, dosta dost!

Ayna Türk’e nazaran güzel bir renktedir. Zenciye nazaran o da zencidir.

Ey can, aklını başına devşir. Ölümden korkup kaçarsın ya; doğrusu sen, kendinden korkmaktasın.

Gördüğün, ölümün yüzü değil, kendi çirkin yüzün. Canın bir ağaca benzer; ölüm onun yaprağıdır.

İyiyse de senden yetişmiş, yeşermiştir; kötüyse de. Hoş nahoş.. gönlüne gelen her şey senden, senin varlığından gelir.

Bizim sözlerimizin hepsi nakit, başkalarınınki nakildir.
Nakil, nakdin fer’idir.

Sözünü öyle bir izah et ki havas da avam da istifade etsin.

Herkesin aklının ereceği, fikrinin anlayacağı bir tarzda anlat.

Söz söyleyen kemal sahibi olursa, (mağfiret ve hakikat) sofrasını yaydı mı, o sofrada her türlü aş bulunur.

Hiçbir misafir aç kalmaz, herkes o sofrada kendi gıdasını bulur.

Güzel üslupla söz söyleyenleriz;
Mesih’in talebesiyiz; nice ölülere tuttuk da can üfürdük biz.

Surette kalırsan putperestsin. Her şeyin suretini bırak, manaya bak.
Hacca giderken hac yoldaşı ara. Ama ha Hintli olmuş, ha Türk, ha Arap.
Onun şekline, rengine bakma; azmine ve maksadına bak.
Rengi kara bile olsa değil mi ki seninle aynı maksadı gdüyor, aynı senin rengindedir, sen ona beyaz de.

Bu dünya zindandır, biz de zindandaki mahkumlarız.
Zindanı del, kendini kurtar!
Dünya nedir? Allah’tan gafil olmaktır.
Kumaş, para, ölçüp tartarak ticaret yapmak ve kadın; dünya değildir.

İnsaf et, aşk güzel bir iştir!
Onun bozulması, güzelliğini kaybetmesi, (insanlardaki) tabiatın kötü niyetli oluşundandır.
Sen, kendi şehvetine ve arzularına aşk adını takmışsın;
Halbuki şehvetten kurtulup aşka ulaşabilmek için yol çok uzundur.

Gönlünde Allah sevgisi arttı mı, şüphe yokki Allah seni seviyor.

Ben,
İnsanlara faydam dokunsun diye bu dünya zindanında kalmışım.
(Yoksa) hapishane nerede, ben nerede?
Kimin malını çalmışım?

Aynı dili konuşmak, akrabalık ve bağlılıktır.
İnsan, yabancılarla kalırsamahpusa benzer.
Nice Hintli, nice Türk vardır ki dildeştirler (aynı dili konuşurlar).
Nice iki Türk de vardır ki birbirine yabancı gibidirler.
Şu halde “mahremlik (yakınlık) dili” bambaşka bir dildir.
Gönül birliği (gönüldaşlık) dil birliğinden daha iyidir.
Gönülden sözsüz, işaretsiz, yazısız yüz binlerce tercüman zuhur eder.

Pergel gibiyiz; bir ayağımız sımsıkı şeriata bağlı,
Diğer ayağımızla yetmiş iki milleti dolaşıyoruz.

Ey özden habersiz gafil!
Sen hala kabukla öğünüyorsun!

Göğsünün içindekini hakiki gönül sanan kimse,
Hak yolunda iki üç adım attı da her şey oldu bitti sandı.
Aslında tesbih, seccade, tevbe, sofuluk, günahtan sakınma, bunların hepsi yolun başıdır.
Hak yolcusu aldandı da bunları varacağı konak sandı.

Bedenler, ağızları kapalı testilere benzerler.
Her testide ne var? Sen ona bak.

Ey Tanrı kitabının nüshası insanoğlu!
Sen, kainatı yaratan Hakk’ın güzelliğinin bir aynasısın!
Her şey sensin. Alemde ne varsa, senden dışarıda değil.
Her ne ararsan, onu kendinden iste, kendinde ara.

Kimden kaçıyoruz, kendimizden mi? Ne olmayacak şey!
Kimden kapıp kurtarıyoruz, Hak’tan mı? Ne boş zahmet.

Yetmiş iki millet kendi sırrını bizden dinler. Biz, bir perde ile yüzlerce ses çıkaran bir ney gibiyiz.

Hz. Mevlana’ya sormuşlar “aşk nedir?” diye. Ben ol ki bilesin! demiş…

Hz. Mevlana şöyle seslenmiştir insanlığa:
“Yine gel, yine gel, her ne olursan ol yine gel
İster kafir, ateşe tapan, putperest ol yine gel
Bizim bu dergahımız ümitsizlik dergahı değildir
Yüz defa tövbeni bozmuş olsun da yine gel.”

Hz. Mevlana, yeni bir durumsayış ve yeni bir anlayış:
“Kendine gel, yepyeni bir söz söyle de dünya yenilensin! Sözün öylesine bir söz olmalı kidünyanında sınırını aşmalı. Sınır nedir, ölçü ne? Bilmemeli!”

Ne olurdu, seninle tatlılaşsaydım; yaşayış zaten acı.
Ne olurdu, sen razı olsaydın benden de, herkes kızsaydı bana.
Ne olurdu, seninle aram düzgün olsaydı da, bütün alemlerle aram açılsaydı, dünya yıkılıp yansaydı.
Sen beni sevdikten sonra malın mülkün değeri mi olur? Zaten toprak üstünde ne varsa hepsi de toprak olacaktır.
Alem O’nunla kaimdir ve O’nsuz olan hiçbir şey yoktur. O’nun rızası, rahmeti, bereketi ve tecellisi olmayan hiçbir şeyin değeri yoktur