Zerdüştlük ve konfiçyüscülük dini nedir yardım cevap dısında bska bisi yazani sikayet ederim



Cevap :

arkadaşım zerdüştlük ateşe tapanlara demi konfiçyus ise sihir ve büyü ile olduğuna inanılır

Târihi [değiştir]

Savaşan Devletler Dönemi'nde tartışılmış ve yasaklanmış olup kısa ömürlü Qin Hânedanlığı döneminde Çin devletini yönetmek için İmparator Han Wudi tarafından politik sistem olarak seçilmiştir. Tang Hânedanlığı döneminde etkisini kaybetmesine rağmen Konfüçyüsçü doktrin, ortodoks Çin'in ana görüşü olarak 20. yüzyıla kadar kalmıştır. 20. yüzyılın başında modernizm öncüsü radikal Çin düşünürleri tarafından aleyhinde yazılmış ve Çin'in çağdaşlaşmasına engel olduğu öne sürümüşlerdir. Bu hareket, Çin Halk Cumhûriyeti'nde yapılmış olan Kültür Devrimi sırasında doruk noktaya ulaşmış olup kıtasal Çin'de daha sonra yeniden canlandırılmış, artık hem ilgi görmüş, hem de üzerinde tartışmalar artmıştır.

19. ve 20. yüzyıla yetişen Konfüçyüsçülük, öncelikle ona Song ve daha sonraki hânedanlıklarda yeni canlılık kazandıran, Zhu Xi'nin önderliğindeki Neokonfüçyüsçü ekolden türemiştir. Neokonfüçyüsçülük, Taoizm ve Budizm fikirlerini mevcut Konfüçyüsçü fikirlerle birleştirerek o zamâna kadar görülmemiş karmaşık bir metafizik oluşturmuştur. Aynı zamanda birçok Konfüçyüsçü şekiller, kendilerinin Budist ve Taoist inanç sistemlerine karşı olduklarını îlân etmişlerdir.

M.Ö. 551-M.Ö. 479 yılları arasında yaşamış olan Konfüçyüs, bir bilgin ve sosyal filozoftu. Öğretileri 2500 yıl boyunca Doğu Asya'yı derinden etkilemiştir. Bununla berâber Konfüçyüs ve Konfüçyüsçülük arasındaki ilişki çok zayıftır. Konfüçyüs'ünideaları hayâtı boyunca kabûl görmemiş, kendisi sık sık hiçbir derebeyi tarafından ona iş verilmediğinden şikâyet etmiştir.

Buda, Sokrat ya da Îsâ gibi diğer tanınmış kişileride de olduğu gibi insanlığın Konfüçyüs'ün fikirleri günümüze kadar değişmeden gelememiştir. Bunun yerine insanlar, mürit ve talebelerinin bu kişiler hakkındaki anıları bilinmektedir. Bu faktör, Konfüçyüs'ün ölümünden 2 yüzyıldan fazla geçtikten sonra Qin Hânedanlığı zamânında "Kitap yakımı ve bilginlerin gömülmesi"yle yapılan farklı düşüncede olanlara baskıyla daha da zorlaşmıştır.

Fakat bugün kalan artıklardan Konfüçyüs'ün düşüncelerini kabataslak çizebiliriz. Konfüçyüs, yaşadığı problemli zamanlar hakkında kaygılanan entelektüel bir kişiydi. Kendisi hayâtı boyunca düşüncelerini yaymak ve o zamanlar hüküm süren ve birbiriyle hâkimiyeti ele geçirmek için çarpışan birçok kralı etkilemek için dolaştı durdu.

772-221 yılları arasında hüküm süren Doğu Zhou Hânedanlığı'nda hüküm süren krâl, zamanla gücünü kaybetmişti. Oluşan iktidar boşluğunda hükümdarlar, birbirleri üzerindeki hâkimiyeti elde etmek için çarpışıp duruyorlardı. Misyonunun önemine derinden inanarak yola çıkan Konfüçyüs[1], yılmadan Zhou'nun Dükü gibi eski zamanların ünlü bilgelerin erdemlerini dile getirirdi. Konfüçyüs, baş kaldıran bir kişinin dâvetini kabul ederken yeni bir hânedanlık kurmak için gerekli gücü biraraya getirmeye çalışarak "doğuda bir Zhou hânedanlığı kurmak" için çalıştı (Analektler XV, 5). Konfüçyüs'ün "taçsız kral" olduğunu söyleyen deyimden de anlaşılacağı üzere hiçbir zaman düşüncelerini uygulamaya koyma imkânı bulamadı. Birçok kere devletlerden sınırdışı edildi ve sonunda yurduna dönerek hayâtının son bölümünü ders vererek geçirdi. Konfüçyüs'ün Analektleri, düşüncelerini bugün anlayabilmek için elimizde olan aslî kaynaklara en yakın kaynak, düşünceleriyle hükümdarlar ve müritleriyle sürdürdüğü tartışmaları kısa pasajlar hâlinde verir. Analektler'in nasıl yorumlanacağı konusunda hayli tartışma yapılmıştır.

Birçok Batılı filozofun aksine Konfüçyüs, dinleyicilerini iknâ etmek için tümdengelime dayanan akıl yürütmeye değil, analoji ve atasözleriyle belâgat sanatını kullanmıştır. Çoğu zaman bu öğretim teknikleri değişik bağlamlarda kullanılmıştır. Bu yüzden Batılı okuyucular, bu felsefeyi açıkça anlaşılamayan bulanık düşünceler olarak görürler. Buna rağmen Konfüçyüs, "herşeyi delen bir birlik" aradığını ve "yolunu birleştiren tek bir ipin" varlığından (Analektler XV, 3 ve IV, 15) bahseder. Gerçek Konfüçyüsçü bir sistem, ilk kez müritleri ya da onların müritlerince oluşmuş olabilir. Felsefî açıdan verimli Yüz Düşünce Okulu döneminde Konfüçyüsçülük'ün ilk büyük ve önemli temsilcilerinden olan Mensiyüs ve Xun Zi[2], Konfüçyüsçülük'ten törel ve politik bir öğreti yapmışlardır. Her ikisi de çağdaş olan düşüncelerle mücâdele etmek ve hükümdarların güvenini tartışıp akıl yürüterek kazanmak durumundaydılar. Mensiyüs, Konfüçyüsçülük'e insan tabiatı, iyi yönetim için gerekenler, ahlâklılığın ne olduğu konusunda daha geniş bir yorum getirerek insan tabiatının iyi olduğunu iddia eden idealist bir öğretiyi yaymaya başlattı. Xun Zi, Mensiyüs'un birçok fikrine karşı çıkarak insan tabiatının kötü olduğu ve dolayısıyla eğitim görmesi ve dinsel törenlere uyması gerektiği ideası üzerine yapısal bir sistem kurmuştur. Ancak bu eğitimden geçtikten sonra insan, insanlara iyi davranmayı öğrenmiş olur. Han Feizi ve Li Si gibi Xun Zi'nin bâzı müritleri, erdeme dayanan Konfüçyüslük yerine yasaya dayanan totalitarist olan legalizmi savunmuşlar ve böylece Qin Shi Huang'ın Çin'i birleştiren ve herkesin her hareketini kontrôl altına alan devlet sistemini ortaya koymuşlardır. Bu yüzden Konfüçyüs'ün birleşme ve barış rüyâsı, Çin'de onun düşüncelerine neredeyse tam ters olan legalizmle gerçekleşti denebilir.                                       http://tr.wikipedia.org/wiki/Konf%C3%BC%C3%A7y%C3%BCs%C3%A7%C3%BCl%C3%BCk