Cevap :
Hani Hoca Nasreddin adına bir fıkra anlatılır;
Bir gün köylünün biri hocaya bir tavsan getirir.
Hoca köylüyü agirlayip ona corba icirir. Bir kac gün sonra adam yine gelir, hoca onu yine agirlar.
Başa dönersek, tavşanın suyu hasabıyla, razı'nin suyunun, suyunun suyu nu bizlere tefsir veya ilim olarak sunan zatlar, işin içine kendi "alim"liğini de şifreleyerek, insanslığa büyük(!) hizmet sunmaktadırlar....
Bu kısırdöngü, o hale gelmiştir ki, herkesin evin de birkaç adet tefsir kitabı nın olmasına nazaran, ilim, fikir ve eylem açısından asırlardır süregelen kıtlığı bertaraf etmenin çaresini henüz keşfedebilmiş değiliz..
Kur'anın önünü tıkayan bu SUYUNUN SUYU mantığının yıkılamaması durumun da, kıtlığın aşılabileceği ihtimali, bin de sıfır oranının bile altındadır..
Rabbimizin Kur'an okumaya başlayacağınız zaman FESTEİZ BİLLAH deyin, emrinin altın da bu gerçek yatmaktadır..
Eğer VAHYi dosdoğru anlamak istiyorsak, ham düşünce, olgunlaşmamış fikir, şetan iğvaları ve kişisel vesveseler den arınarak, daha önce beynimize aldığımız tüm düşünceleri bir kenara iterek, sıfır kilometre bir beyin ile eğilmenin olmazsa olmaz şartı burada devreye girmektedir..
Aksine, fikirleri Kur'ana tasdik ettirme yerine, Kur'anı fikirlere araç kılmanın şaşkınlığını yaşar dururuz ki,
Piyasada ki binlerce islami kaynağın neden durulamayacak ölçü de bulanık durduğunun sırrını bir türlü kavrayamayız..
Allah pisliği aklını kullanmayanların üzerine yağdırır (yunus 100) emrinin asırlarca süregelmesi, başkasının aklına fazla güvenmenin bir cezası olarak algılanabilir mi acaba?..