Cevap :
Madde dedin sanırım :)
Ruh varlığı maddî ortamla temasa geçtiği zaman karşılıklı bir etki içine girer. Ruh maddeye, madde de ruha mütemadiyen tesir gönderir. İnsan, işte bu etkileşim alanı içinde, ikisinden de farklı bir yapı hâlinde karşımıza çıkar. Normal yaşantımız hep böyle etkileşimlerle doludur. Bize devamlı olarak tesirler gelir ve biz de devamlı olarak dışarıya tesir veririz.
Enkarnasyonlarımızın en büyük amacı, bu tesir alış verişini şuurlu bir seviyeye ulaştırmaktır. Maddeyi kullanabilmek için onun yasalarını bilmek gerekir. Yasalar ise, ancak onların içinde tecrübe yapılarak öğrenilir. Yeryüzünde bir bilim adamı da, konusuyla ilgili yanlışları öğrenmek için devamlı araştırma ve deneyler yapmıyor mu?
Ruh da maddeyi tanımak için ilişkiye girince, insanda ruha ait olmayan
bazı nitelikler ortaya çıkar. Ruh, tanımak istediği maddî ortamların icaplarına
uyma yeteneğinde olduğu için, bin bir kılığa girer. Bu noktada ise, hoşgörünün değeri ortaya çıkar.
Kin, öfke, ihtiras, gurur vs. gibi mekanizmalar, maddenin etkileriyle ortaya çıkar ve genel olarak nefsaniyet şeklinde adlandırılır. Bütün bu duygular ise, insana ıstırap vermektedir. O hâlde insan ıstırap çekiyorsa, maddeyi tanıyamamaktan doğan bilgisizliği yüzünden çeker, hata yapıyorsa bilmediği bir âlemde olduğu için yapar ve büyük bir cehitle bilgi sahibi olur. Anlaşılıyor ki, hata ve ıstıraplarımız, eğer bize bilgi veriyorsa, onlar ne kaçınılacak, ne de utanılacak şeylerdir.
Özellikle ihtiraslarımız, bazı şeylere sıkı sıkıya bağlanmamızdan doğar ve bu da bizim gerçekliğimizi, realite plânımızı teşkil eder. Oysa bağlandığımız şey hakkında bilgimiz arttıkça, niteliklerini ve işleyiş mekanizmasını anladıkça, o şeyle aramızdaki bağ yavaş yavaş gevşemeye başlar. Hiç kimse ihtiraslarından, nasihatle ya da şiddetle vazgeçemez.
Belki bir süre için saklanabilir ama, bu arada şuur altından daimi olarak beslenerek tehlikeli sonuçlar verebilirler. Öyleyse en uygun davranış, şiddetle bağlılık duyduğumuz şeyi, elden geldiği kadar objektif ve soğukkanlı bir şekilde müşahede edip, onun mahiyetini, nedenlerini bulup, hakkında bilgi edinmemiz gerekir. Korkularımız için de aynı yöntem geçerlidir. İçsel ve dışsal maddî bağlarımızı çözebilmek, enkarnasyonlarımızın amacıdır. Bunun için de şuurlu vicdan tatbikatları yapmamız şarttır.
Esasen bize nereden çok etki geliyorsa; bilelim ki, orası işlenmesi gereken zayıf yanımızdır. Etki almadığımız yanlarımız ise. ya hiç işlenmemiş ya da iyice işlenmiş taraflarımızdır.
İnsanlara çok çeşitli yönlerden etkiler gelir ve bu etkiler nedeniyle daima etraftan bir şeyler almaya çalışırız. Bu etkiler ister nefsaniyetten, ister dışardan gelsin, bize mutlaka bir şeyler katar.