türk edebiyatında farklı edebi dönemlerde oluşan ses ve ritim özellikleri nelerdir?

 



Cevap :

Türk Edebiyatında ses ve ritim özellikleri dediğimizde aklımıza ahenk gelmektedir.

Ahenk: Kelime anlamı olarak uyumdur. Edebi olarak anlamına bakarsak bu kelimelerin anlam ve ses bakımından birbirleri ile bütünlük sağlayan etkileyici bir unsur gözümüzün önüne gelir. Kısaca şiirin bize tam bir bütün olarak sunmuş olduğu sese bağlı bir armonidir. Mutlaka her şiirde hissettiğimiz bir ahenk bulunmaktadır.

Peki şiirde ahenk nasıl sağlanır? Buna cevap olarak ritimler, ses benzerlikleri, kullanılan ölçüler, sesin akışı, söyleyiş kavramı verilebilir. Ayrıca ahengin sağlanmasında kullanılan unsurları da şu şekilde sıralayabiliriz:

- Vurgu
- Ölçü
- Uyak (Kafiye)
- Redif
- Tonlama

Şimdi bunları açıklayalım;

1) Vurgu: Şiirde geçen bir kelimenin içerisindeki hecelerden birinin diğer hecelere göre daha kuvvetli ve baskılı bir şekilde söylenmesidir. Bu, kelimeye ait olan anlamı güçlendirirken aynı zamanda şiire ahenk katar.

2) Ölçü: Şiirde ahenk sağlanırken bazı ölçüler kullanılmaktadır. Türk Edebiyatı içerisinde ölçüler hece ölçüsü ve aruz ölçüsü olarak ikiye ayrılmaktadır. Kısaca bunları açıklayalım.

a) Hece ölçüsü :  Şiir içerisinde bulunan tüm dizelerin hece sayılarının eşit sayıda olmasına hece ölçüsü denir. Hece ölçüsü Tükler tarafından bulunmuş olup çok eski Türk şiirlerinde sıklıkla 7’li, 8’li ve 11’li hece ölçüleri kullanılmıştır.

Durak: 7’li, 8’li gibi hece ölçülerine hece ölçüsü kalıpları denilmektedir. Durak ise bu kalıplardaki durma yeri olup sözcükleri bölmemektedir.

b) Aruz ölçüsü: Şiirdeki dizelerde açık-kapalı olma esası üzerine kurulmuş bir ölçüdür. Peki bu açıklık-kapalılık ne demektir? Eğer dizede ki hece ünlü ile bitiyor ise “açık hece” eğer ünsüz ile bitiyorsa “kapalı hece” olarak isimlerindirilir. Bunun yanı sıra uzun ünlülü heceler ve dize sonunda bulunan heceler her zaman kapalı olarak kabul edilmektedir. Duraklar aruz ölçüsünde sözcükleri böler.

Aruz vezni dediğimiz kavram içerisinde hecelerin kısalığı ve uzunluğu önem teşkil etmektedir. Yani dilimizde kelimelerin kısa olması vezin gereği onların uzun okunmasına sebep olmaktadır. Buna imale denir. Bunun yanı sıra bazen de uzun kelimeler yine vezin gereği kısa okunmaya sebebiyet vermektedir. Buna da zihaf denmektedir.

Eğer kelime sessiz bir harf ile bitiyor ve vezin bunun açık olmasını gerektiriyorsa bir sonraki hecede bulunan sesli harfe ulanır. Buna ulama denir. Ulama kapalı olan bir heceyi açık bir hece yapar.

3) Tonlama: Ses tonu değiştirilerek anlatılmak istenen düşünce ve duygunun etkili bir şekilde okunmasına “tonlama” denir. Bu şekilde bazı kavramlar belirginleşir. Örneğin üzüntü, sevinç gibi…

4) Uyak (Kafiye) : Genellikle dize sonlarında ses benzerliği sağlayan kelimere veya eklere uyak(kafiye) denmektedir. Uyak çeşitlerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

a) Yarım uyak: Sadece bir sessizin benzeşmesidir.

Ben çektiğim kimler çeker
Gözlerim kanlı yaş döker
Bulanık bulanık akar
Dağların seliyim şimdi
çek-, dök, ak kelimelerinin sonundaki “k” sesleri yarım kafiyedir.

b) Tam uyak: Dize sonlarındaki sözcük ve ya eklerin biri ünlü biri ünsüz harf olmak üzere iki sesin birbirinin aynı olmasına tam kafiye denir.

Dedem koynunda yattıkça benimsin, ey güzel toprak
Neler yapmış bu millet en yakın tarihe bir sor bak

c) Zengin uyak: Dize sonlarındaki sözcük ve ya eklerde eğer ikden fazla ses benzerliği var ise bu zengin kafiye dir.

ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk
soğuk bir mart sabahı...buz tutuyor her soluk

d) Cinaslı uyak: Dize sonlarındaki sözcüklerdeki anlamları ayrı fakat yazılış ve söylenişleri aynı olan iki sözün kullanılması ile oluşan kafiyeye cinaslı kafiye denir.

Kalem böyle çalınmıştır yazıma
Yazım kışıma uymaz kışım yazıma

Şiirleri de uyaklarına göre gruplara ayırabiliriz.

a) Düz uyaklı şiirler: Şiirde birinci mısra ile ikincinin, üçüncü mısra ilede dördüncünün kafiyeli olmasıdır.
a
a
b
b
şeklindedir.

Ağacınız yapraklar donanır a
Taşlarımız bir birliğe inanır a
Her çiçekler bağrınızda gönenir b
Pınarınız çağlar akışır dağlar b

b) Çapraz kafiyeli şiirler: Şiirde birinci ile üçüncünün, ikinci ile de dördüncünün kafiyeli olmasıdır.
a
b
a
b
şeklindedir.

Hafızın kabri olan bahçede bir gül varmış a
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle b
Gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış a
Eski Şiraz’ı hayal ettiren ahengiyle b

c) Sarma kafiyeli şiirler: Şiirde birinci ile dördüncünün, ikinci ile de üçüncünün kafiyeli olduğu şiirlere sarma kafiyeli şiirler denir.
a
b
b
a
şeklindedir.
Akşamleyin güneş ardından geceler a
Görünce en son bu yolun ucunda b
Aksimiz mi? dersin başı avucunda b
Düşünceye dalmış bir insan geceler a

5) Redif: Dize sonlarındaki sözcüklerin yazılışlarının, anlamlarının ve görevlerinin aynı olup tekrar edilmesine redif denir. Redif kafiyeden sonra gelir. Dolayısıyla önce redifi bulmaya daha sonra kafiyeyi bulmaya çalışırız. Kafiyelerde redif olması gerekli değildir.

Bizim elde bahar olur yaz olur
Göller dolu ördek olur kaz olur
Sevgi arasında yüz bin naz olur
Suçumu bağışla ben sana kurban