Cevap :
TÜRKÇE ZENGİN BİR DİLDİR
TÜRKÇE ZENGİN BİR DİLDİR
Geçmişimizi öğrenmeye çalışırken, köklerimizin tarihin karanlık dönemlerine kadar gittiğini anlamaktayız. Orta Asya’dan dört bir yana göç eden atalarımız, göçebe yaşamın sonucunda değişik yerlerde, değişik adlar altında kendi dönemlerinin devlet anlayışına uygun olarak devletler kurup yaşamış, savaşlar yapmış kimi kez kazanmış, kimi kez kaybederek yıkılmış. Sonra toparlanarak yeniden devletler kuragelmişler. Hunlardan günümüz Türk devletlerine kadar geçen binlerce yılda Türkler nereye gittilerse orada üreyip çoğalmışlar.
Tarihin bu uzun akışı içinde Türk’ün töresinde, yaşayışında, dilinde, inancında... Doğal, toplumsal... Etkiler sonunda yozlaşmalar ve bozulmalar olmuştur. Yüz milyonlarca insanın konuştuğu ve binlerce yıllık bir geçmişi olan bir dilin insanoğlunun duygusunu, düşüncesini, tasarısını, onun yapıtı olan her şeyi, günümüzde bilinen ve gelecekte öğrenilecek olan her şeyi anlatmaya gücü vardır. Zaman zaman Türkçenin bilim, sanat, kültür dili olamayacağına yönelik görüşler ortaya atılmaktadır. Bu görüşün üniversite öğretim görevlilerinden gelmesi Türkün ve Türkçenin bağrına saplanmış bir hançer etkisi yapmakta ve bu kimselerin anadilinden kuşku duyulmaktadır. Bize göre dilin yetersizliğinden yakınma hakkı olmayan kesim bilim ve sanatla uğraşan kültür adamlarıdır. Onlar anadillerinin gelişmesi için uğraşmazsa eğitim düzeyi düşük kimselerin, dilin gelişmesine katkısı ne kadar olabilir?
1975’te lisede okuduğum yıllarda DTCF mezunu, göreve yeni başlayan bir öğretmenimiz bir gün bize bir ödev verdi: " Elinizdeki ders kitaplarında, gazete ve dergilerde karşılaşmadığınız, radyodan işitmediğiniz sözcükler varsa bunları defterinize yazınız." O zamanlar bu ödevin önemini pek kavrayamamıştık ki dişe dokunur bir ödev yapan çıkmadı. Yıllar sonra Selçuk Eğitim Enstitüsü Türkçe bölümünü bitirince öğretmenimizin verdiği ödevin önemini daha iyi kavramıştım. Öğretmenimiz yazı diline geçmemiş, fakat o yörede kullanılan Türkçenin öz sözcüklerini arıyordu besbelli.
alıntıdır
Geçmişimizi öğrenmeye çalışırken, köklerimizin tarihin karanlık dönemlerine kadar gittiğini anlamaktayız. Orta Asya’dan dört bir yana göç eden atalarımız, göçebe yaşamın sonucunda değişik yerlerde, değişik adlar altında kendi dönemlerinin devlet anlayışına uygun olarak devletler kurup yaşamış, savaşlar yapmış kimi kez kazanmış, kimi kez kaybederek yıkılmış. Sonra toparlanarak yeniden devletler kuragelmişler. Hunlardan günümüz Türk devletlerine kadar geçen binlerce yılda Türkler nereye gittilerse orada üreyip çoğalmışlar.
Tarihin bu uzun akışı içinde Türk’ün töresinde, yaşayışında, dilinde, inancında... Doğal, toplumsal... Etkiler sonunda yozlaşmalar ve bozulmalar olmuştur. Yüz milyonlarca insanın konuştuğu ve binlerce yıllık bir geçmişi olan bir dilin insanoğlunun duygusunu, düşüncesini, tasarısını, onun yapıtı olan her şeyi, günümüzde bilinen ve gelecekte öğrenilecek olan her şeyi anlatmaya gücü vardır. Zaman zaman Türkçenin bilim, sanat, kültür dili olamayacağına yönelik görüşler ortaya atılmaktadır. Bu görüşün üniversite öğretim görevlilerinden gelmesi Türkün ve Türkçenin bağrına saplanmış bir hançer etkisi yapmakta ve bu kimselerin anadilinden kuşku duyulmaktadır. Bize göre dilin yetersizliğinden yakınma hakkı olmayan kesim bilim ve sanatla uğraşan kültür adamlarıdır. Onlar anadillerinin gelişmesi için uğraşmazsa eğitim düzeyi düşük kimselerin, dilin gelişmesine katkısı ne kadar olabilir?
1975’te lisede okuduğum yıllarda DTCF mezunu, göreve yeni başlayan bir öğretmenimiz bir gün bize bir ödev verdi: " Elinizdeki ders kitaplarında, gazete ve dergilerde karşılaşmadığınız, radyodan işitmediğiniz sözcükler varsa bunları defterinize yazınız." O zamanlar bu ödevin önemini pek kavrayamamıştık ki dişe dokunur bir ödev yapan çıkmadı. Yıllar sonra Selçuk Eğitim Enstitüsü Türkçe bölümünü bitirince öğretmenimizin verdiği ödevin önemini daha iyi kavramıştım. Öğretmenimiz yazı diline geçmemiş, fakat o yörede kullanılan Türkçenin öz sözcüklerini arıyordu besbelli.
alıntıdır
Birçok yazımızda, sık sık “Türkçenin çok köklü ve güçlü bir dil olduğunu” vurgulamışızdır. Çünkü bugün yaşayan dillerin birçoğuna baktığımızda, Türkçedeki düzenliliği, türetme gücünü ve geniş söz varlığını göremeyiz. İngilizceyi örnek verecek olursak, çok uzun bir geçmişinin olmadığını, özellikle 18. yüzyıldan sonraki sömürgecilik akımlarıyla birlikte kurulan emperyalist devletlerin çabalarıyla bir yerlere geldiğini görürüz. Benzer biçimde Sırpça, İspanyolca, Danca, Arnavutça… gibi birçok dilin geçmişi, aslında birkaç yüzyılla ifade edilebilecek kadar azdır. Fakat Türkçenin, yapılan araştırmalar neticesinde yaklaşık 8.500 yıllık bir dil olduğu kabul edilmektedir. Osman Nedim Tuna‘nın Sümerce ile Türkçe arasındaki ilişkiyi ortaya koyan çalışmaları sonucunda, Türkçenin yaşayan diller arasındaki “en eski geçmişe” sahip dil olduğu ortaya koyulmuştur. Buna benzer çalışmalar da göstermiştir ki, Türkçeyaşayan dillerin “en eski geçmişe sahip olan dili” olmasa bile, en köklü birkaç dilinden biridir. Türkçenin tarihi gelişimine bir göz attığımızda, Türkler‘in göçleri ile Türkçenin de dünyanın birçok bölgesine yayıldığını görürüz. Türkçemiz, “En Eski Türkçe” ile başlayıp “Orta Türkçe” ile devam edip “Çağdaş Türkçe” ile bugünlere geldiği süreç içerisinde, birçok dilden etkilenmiş, birçok dili etkilemiş ve büyük değişikliklere uğramıştır. Türkler’in dünya üzerindeki yayılma alanlarına paralel olarak, Türkçe de birçok alanda konuşulmuş ve zamanla birbirinden kopan Türk boylarının, kendilerine özgü birer “konuşma ve yazma dilleri” ortaya çıkmıştır. Bundan yaklaşık 8 - 10 bin yıl önce, bugün konuşulan bütün Türk Dilleri tek çatıda toplanmıştı ve bugün yaşayan Özbek, Kırgız, Kazak, Türkmen, Gagauz, Uygur, Tatar, Azeri… Türkçesi, o dönemlerde yoktu. Çünkü henüz Türkler bir arada yaşıyorlardı, bunun için dilleri de farklı yazı ve konuşma dillerini oluşturmamıştı. Biz Tanrı Dağları’ndan ayrıldıktan sonra, her bölgede kalan soydaşlarımız kendilerine özgü yazı dillerini oluşturdular ve bugün yaşayan “Türk Lehçeleri” adı verilen diller (Azerbaycan Türkçesi, Kırgız Türkçesi… gibi) oluştu
.