İnsanlar topluluk halinde yaşamaya niçin ihtiyaç duyarlar ve topluluk olarak yaşamak hangi sonuçları ortaya çıkarır?

 

4-5-6 Cümleyle kısaca yazın... Alakasız yanıtlar Şikayet Edilir... Lütfen özen gösterin...



Cevap :

 Çoklu koloni haline gelmek kişiler arası iş bolümünü oluşturur. Herkes farklı bir işte özelleşir. Böylece daha refah bir yaşam olur. Aynı hücrelerimiz gibi...

insanların Toplu Halde Yaşamasının Anlamı

Toplu yaşam kelimesine dikkat edersek, onu küresel yaşam olarak yorumlamamız, daha doğrusu öyle olduğunu görmemiz, anlamamız doğaldır. Toplu yaşam, varlıkların belirli bir mekan ve zaman dilimi içerisinde bir arada veya birlikte bulunmalarından ibaret değildir. Toplu yaşamanın grafik ifadesi, genişleyen hareketli bir küre içerisinde bulunan çeşitli varlıkların birbirlerine çok yönlü sayısız tesirler göndermesi olarak algılanmalıdır.

Gönderilen bu tesirler hedeflerinden, yani isabet ettiği varlıklardan kabaca dört şekilde karşılık bulur:

1. Büyük ölçüde emilir/soğrulur. Beyaz ışığın siyah mat zemine ulaştığında gözlemlenen durum gibi.
2. Aynen geri yansıtılır. Aynadan geri yansıyan beyaz ışık gibi.
3. Kısmen emilir, kısmen yansıtılır. Beyaz ışığın, mesela sadece kırmızı rengi yansıtan bir zemine verdiği kırmızı renk gibi.
4. Tesirin şiddeti azaltılarak yansıtılır. Ayın güneş ışığını dünyaya yansıtması gibi.

Işıktan örnek verişimin nedeni, anlayışı gözlemle güçlendirmek isteğidir. Ruhsal tesirin şüphesiz 
kendine özgü başka özellikleri vardır. Asıl konumuzu ilgilendiren, ruh varlıklarının; beden araçlarını ve dünyanın fizik ortamını kullanarak birbirlerine karşı yaptıkları toplu tesir etkinlikleridir.
Gözlemlenen her faaliyet, ruh varlığının çeşitli araçlar kullanarak, kendi düzenlediği amaçlar doğrultusunda kendi tesirlerini çeşitli doz ve kalitelerde yayınlamasının sonuçları olarak karşımıza çıkar. Bu ruhsal tesir yayını belirli bir hedefe veya hedeflere yönelik olabileceği gibi, çok amaçlı ve yaygın nitelikli de olabilir. Maddeler arasından uyarlanarak verilebildiği gibi, maddelerden yansıtılarak da verilebilir. Yoğunluğu, şiddeti ve kalitesindeki sonsuz değişim imkanlarıyla ruh varlığının amacına uygun olarak düzenlenir.

Dünyada yaşayan insan, ister bir topluluk içinde bulunsun, ister kendini yalnız olarak kabul etsin, bu anlatmaya çalıştığımız tesirlerin, kendisi ve çevresi üzerinde yaptığı değişiklikleri gözlemlemek ve izlemekle; bazen isteyip hoşlandığı, bazen istemeyip acı ve sıkıntı duyduğu ruh hallerini yaşar. Bu adeta doğal bir yaşam rejimidir.

Öyle bir rejim ki; öğretme, tanıtma, uyarma, yol gösterme, beceri kazandırma görevlerini kesintisiz sürdürürken, muhatap olan varlıkların ruhsal tekamül ihtiyaçları doğrultusunda sürekli değişimler de gösterir. O rejim, Ruhsal İdare Mekanizmasının; beşeriyetin yüksek toplu tekamül ihtiyaçlarını karşılayacak araçları ve ortamı, yüksek rehberlik vazifesinin icaplarına uygun halde bulundurmak hususunda sarf ettiği çabaların görünen ürünleridir. İşte onun için biz, “Dünya Okulu” deyimini kullanırız. Bu okulun ilkelerinden en önemlisi, öğrenme ve uyum sağlama çabasını toplu halde göstermektir.

Sayısız sınıflara ve niteliklere bağlı varlıklar birbirlerini etkileyerek hepsi bir arada ve birbirleriyle yardımlaşma ve dayanışma hali içinde bu süreçten geçmektedirler. Yürüyebilecekleri yollar, geçirebilecekleri deneyim ve sınavlar çeşitlilik ve sayısal değer olarak bizler için sınırsızdır.
Ruhsal İdare Mekanizması bir kısım varlıklara rehberlik hizmeti verebilmek için, diğer bir kısım varlıkları araç olarak kullanır.

Dünyada bedenlenen varlıkların her biri kendi hayat planının ve bağlı olduğu tekamül planının icaplarına uygun şartlar içerisinde bu deneyim, öğrenim ve sınav sürecini çeşitli hayatlar yaşayarak geçirmiş olurlar. Bu yaşamlar pek çok seçenekleri bir arada o varlıklara sunar. İşte insan hür ve serbest iradesiyle o seçeneklerden bazılarını kullanır. Ama nasıl kullanır? İşte en önemli sorulardan biri budur. Cevabını vermeye çalışalım: 
Dünya hayatını yaşamakta olan insan, karar verip uygulama yapmayı icap ettiren haller karşısında, çoğu zaman eksik bilgi ve deneyimle hareket etmek zorunda kalır. Bu, bir sorunla karşılaşacağını çoğu zaman daha önceden bilemediği ve sorun ortaya çıktıktan sonra da gerekli bilgiyi arayıp bulacak zamanı olmadığı için böyle olur. Onun için insan Dünyada seçme özgürlüğünü kullanırken deneme yanılma metodu ile ilerlemektedir. Böylece çeşitli uygulamalarla sağlam bilgiye yavaş yavaş kavuşur. Fakat bilginin sınırı yoktur.