Cevap :
Tanzimat yıllarına gelinceye kadar, Avrupa'da Rönesans adı verilen ilim, kültür, sanat ve teknik alanlardaki değişme, gelişme, daha Fatih Sultan Mehmet devrinden (1451-1481) itibaren, Osmanlı İmparatorluğu'nun ileri görüşlü bazı devlet adamlarının -sınırlı da olsa- dikkatini çekmiş bulunuyordu. Nitekim Avnî takma adıyla bir divan tertip edecek kadar Türkçeye hâkim oluşunun yanı sıra Yunanca, Sırpça, İtalyanca, Rumca gibi eski Avrupa dillerini de çok iyi bilen Fatih; İtalyan ressam Centile Bellini'yi İstanbul'a davetle bizzat resmini yaptırıyor, kendisini taltif ediyor ve ayrıca saraya diğer Batılı sanat, bilim adamlarını getirterek onlardan faydalanmanın yollarını araştırıyordu. Tabiî o arada, Avrupa'da yazılmış kültür eserleri de yavaş yavaş tanınıyordu. Böylece, 15. yüzyılın ikinci yansında Batı medeniyeti, o güne kadar, kendi içindeki kapalı dünyada yaşamaya alışmış bulunduğunu söyleyebileceğimiz imparatorluğa girmeye başlıyordu.
Kanunî Sultan Süleyman zamanında (1520-1566) ise, Türk-Fransız dostluk ilişkileri çerçevesinde gelişme gösteren Avrupa ile temas, özellikle, Fransız kültürünün memleketimize intikalinin hazırlık safhasını teşkil ediyordu.
ürk edebiyatında yenileşme döneminde toplumu bilgilendirmek ve eğitmek amacıyla öncelikle düzyazı türleri gelişmiştir. Öğretici metinler adını verdiğimiz bu metinler, gazete aracılığıyla yazınımızda yer almaya başlamıştır. Bunlar ise; eleştiri, makale, köşe yazıları, haber yazıları, deneme, anı, biyografi, mektup, günlük vb, yazılı türlerdir. Bunların yanında yenileşme döneminde ( Tanzimat Edebiyatı,Dönemi) şiirlerin de aynı işlevi sürdürdüğünü, Namık Kemal’in kasidelerinde, Şinasi’nin şiir çevirilerinde, Ziya Paşa’nın Terkibi Bend ve Terci-i Bendl’erinde görebiliriz.