Bilim, evrenin yapısını düşünerek, gözlemleyerek ve deney yaparak anlamaya ve açıklamaya çalışır. Bilim ilerlemeyi amaçlar; ilerleme ise bir yandan kesinliği olmayan veya yanlış bilgilerin elenmesini, diğer yandan doğru bilgilerin yukarıda bahsettiğimiz yöntemler aracılığıyla kanıtlanması sayesinde yasalaşmasıyla mümkün olur. Kısacası temelinde kesinlik ve kanıtlanabilirlik olan bilim objektif bir bakış açısını gerektirir.
Öte yandan sanat, sanatçının evreni kendi iç aleminde yeniden yaratması sonucunda ortaya çıkan subjektif bir yapıdır. Bilim doğruların peşindeyken sanat güzeli arar. Güzellik kanıtlanamaz; kişiden kişiye değişebilir; bilimin metotlarıyla erişilemez.
Bu açıdan baktığımızda, edebiyat bilimden ziyade sanata daha yakındır. Yazarın ya da şairin fiziksel dünyaya dair gözlemlerini kendi iç dünyasının süzgecinden geçirerek aktardığı edebiyat eserinin doğruluğunu sınamak mümkün değildir; fakat güzelliği tartışılabilir. Edebiyat öznel bir alandır; objektif kurallar işlemez.