Cevap :
Atatürk ile ilgili kompozisyon
Atatürk bugüne kadar birçok savaşa katılmış Bu savaşlarda düşmanla kahramanca çarpışıp yurdumuzu düşmanlardan kurtarmıştır
Atatürk birçok savaşa katılmıştır Fakat hiçbir zaman savaştan, savaşmaktan zevk almamıştır O her zaman barış yanlısı olmuştur Bunu Atatürk’ün yurtta sulh cihanda sulh sözünden anlaya biliriz O bu sözüyle savaşın gereksiz olduğunu barış olması gerektiğini ve bu barışın tüm dünyada hep beraber yaşanılmasını istemiştir atatürkün bu sözüne ve anlatmak istediklerine bizde elbette katılıyoruz Fakat bu fikre bizim gibi katılanlar çok az Hepimiz görüyoruz ki dünya da savaşlar var malesef bu savaşlar hız kesmeden her gün daha da artıyor Yeni çıkan teknolojik silahlar, atom bombaları vb bu savaşları tetikleyen unsurlardır Ülkeler güçlü olma yolunda savaşırlarken dünyamızın gün ve gün eriyip bittiği kimsenin umurunda değil Oysaki bizim yapmamız gereken çok bir şey yok Çok bir şey olmamasına rağmen önlem alıp savaşa hayır diyemiyoruz Bizler teknolojiye karşı değiliz Fakat bu dünyada bizim gibi çocuklar olduğunu da unutmamak lazım Bizler de bir bireyiz bizde geleceğimizin temiz olmasını isteriz Meslek sahibi olmak için okuyoruz Bir gün savaşlardan dolayı okulumuzun yıkılmasını istemeyiz Büyüklerimizin bizleri düşünmesi gerekir Onların da bizim halimizi düşünmeleri gerekir Şimdi eskisi gibi değil Simdi insanlar ülke zenginliği için masum çocukları gözlerini kırpmadan öldürüyorlar Bu da yetişkinlerden çok çocuklara ve onların geleceğine zarar veriyor Dünya bu şekilde devam ettiği için marsta hayat arıyor Bu savaşlar durursa Atatürk’ün istediği barış ortaya çıkacak
O bizim için yıllarca çalıştı Ölümü göze aldı Sebebi barıştı Bizde biraz gayret edelim dünyaya karşı savaşalım Bu sayede Atatürk’ün sözünü gerçekleştiririz Atatürk ün “yurtta sulh cihanda sulh” sözü yerini tutar Atatürk mezarında rahat yatar Bizde geleceğimizi kurtarırız
Atatürk bugüne kadar birçok savaşa katılmış Bu savaşlarda düşmanla kahramanca çarpışıp yurdumuzu düşmanlardan kurtarmıştır
Atatürk birçok savaşa katılmıştır Fakat hiçbir zaman savaştan, savaşmaktan zevk almamıştır O her zaman barış yanlısı olmuştur Bunu Atatürk’ün yurtta sulh cihanda sulh sözünden anlaya biliriz O bu sözüyle savaşın gereksiz olduğunu barış olması gerektiğini ve bu barışın tüm dünyada hep beraber yaşanılmasını istemiştir atatürkün bu sözüne ve anlatmak istediklerine bizde elbette katılıyoruz Fakat bu fikre bizim gibi katılanlar çok az Hepimiz görüyoruz ki dünya da savaşlar var malesef bu savaşlar hız kesmeden her gün daha da artıyor Yeni çıkan teknolojik silahlar, atom bombaları vb bu savaşları tetikleyen unsurlardır Ülkeler güçlü olma yolunda savaşırlarken dünyamızın gün ve gün eriyip bittiği kimsenin umurunda değil Oysaki bizim yapmamız gereken çok bir şey yok Çok bir şey olmamasına rağmen önlem alıp savaşa hayır diyemiyoruz Bizler teknolojiye karşı değiliz Fakat bu dünyada bizim gibi çocuklar olduğunu da unutmamak lazım Bizler de bir bireyiz bizde geleceğimizin temiz olmasını isteriz Meslek sahibi olmak için okuyoruz Bir gün savaşlardan dolayı okulumuzun yıkılmasını istemeyiz Büyüklerimizin bizleri düşünmesi gerekir Onların da bizim halimizi düşünmeleri gerekir Şimdi eskisi gibi değil Simdi insanlar ülke zenginliği için masum çocukları gözlerini kırpmadan öldürüyorlar Bu da yetişkinlerden çok çocuklara ve onların geleceğine zarar veriyor Dünya bu şekilde devam ettiği için marsta hayat arıyor Bu savaşlar durursa Atatürk’ün istediği barış ortaya çıkacak
O bizim için yıllarca çalıştı Ölümü göze aldı Sebebi barıştı Bizde biraz gayret edelim dünyaya karşı savaşalım Bu sayede Atatürk’ün sözünü gerçekleştiririz Atatürk ün “yurtta sulh cihanda sulh” sözü yerini tutar Atatürk mezarında rahat yatar Bizde geleceğimizi kurtarırız
Önemli olan da, sanırım, yaşarken ölmek değil; öldükten sonra da bu kadar uzun süre canlı kalabilmeyi başarmak değil midir?
Biz, Atatürk'ü hep tarihe mal olmuş yönleriyle tanıdık: "Asker Atatürk" ya da "Devlet adamı Atatürk" olarak.
Bu verdiğim örnek, dünyada tek olan örnektir. Zaten herhalde bir başkasına da rastlamamız mümkün değil. En büyük düşmanı; hani şu ordularını denize döktüğü düşmanı, Yunan başkomutanı Trikopis. Hiçbir zorlama olmadan, hiçbir baskı olmadan her Cumhuriyet bayramı Atina'daki Türk büyükelçiliğine gidiyor Trikopis, Atatürk'ün resminin önüne geçiyor ve saygı duruşunda bulunuyor. Böyle bir saygıyı en büyük düşmanında uyandırabilen bir Mustafa Kemal.
Yıl 1938, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı dönemi. Birden çok sıkılır ve yanında duran 120'den fazla kişiye döner ve aynen şöyle der:
“Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim.” dedirten o büyük özlemi ve onu oluşturabilen Mustafa Kemal'i.
Ya da, yıl 1938. Bir İranlı şair, bir Tahran gazetesine ölümü üzerine bir şiir yazar. İşte o şiirin iki mısrasını sizlerle paylaşmak istiyorum. Diyor ki;
“Allah, bir ülkeye yardım etmek isterse onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir.” dizelerindeki bu kıskançlığı oluşturabilen Mustafa Kemal.
Yıl, 1976. UNESCO, üyelerine bir öneriyle gelir. Öneri paketindeki bir cümleyi sizlere okumak istiyorum. Diyor ki; "Bugün UNESCO'nun üzerinde çalıştığı bütün projelerin isim babası Mustafa Kemal'dir." Öneri nedir? Öneri ise, "Atatürk'ün doğumunun yüzüncü yılında, 152 ülkenin (152 üyesi vardı UNESCO'nun) devletleri, aynı anda kutlasın." önerisidir. Birden İsveç delegesi, ayağa kalkar ve şöyle söyler:
“Ne yani, dünyada bu kadar devlet adamı var. Hepsinin doğum gününü böyle kutlayacak mıyız?” şeklindeki kinâyeli sözlerine, Rus delegesi ayağa fırlar yumruğunu masaya vurur ve 152 ülkenin delegelerine aynen şöyle söyler;
”Genç delege arkadaşım, hatırlatmak isterim ki; Atatürk, öyle dünyadaki herhangi bir lider değildir. Bırakın onu bir yıl anmayı, her ülke her probleminde onu çare olarak aramalıyız.”
Sonra ne mi olur? UNESCO tarihinde ilk ve tektir hiç negatif oy yok, hiç çekimser oy yok... 152 ülke, şu metne imza atar; hani İsveç delegesi demişti ya “ne yani” diye. O İsveç delegesi bu imzanın atıldığı gün mikrofona gelir ve aynen şunları söyler;
”Ben, Atatürk'ü inceledim. Bütün ülkelerden özür diliyor, ilk imzayı ben atıyorum” diyecektir.
İşte o muhteşem belge diyor ki;
“ATATÜRK KİMDİR; ATATÜRK, ULULAR ARASI ANLAYIŞ, İŞBİRLİĞİ, BARIŞ YOLUNDA ÇABA GÖSTERMİŞ ÜSTÜN KİŞİ, OLAĞANÜSTÜ DEVRİMLER GERÇEKLEŞTİRMİŞ BİR İNKILAPÇI, SÖMÜRGECİLİK VE YAYILMACILIĞA KARŞI SAVAŞAN İLK ÖNDER, İNSAN HAKLARINA SAYGILI, DÜNYA BARIŞININ ÖNCÜSÜ, BÜTÜN YAŞAMI BOYUNCA İNSANLAR ARASINDA RENK, DİL, DİN, IRK AYIRIMI GÖSTERMEYEN, EŞİ OLMAYAN DEVLET ADAMI, TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN KURUCUSU”
Var mı böyle bir metin! Bir filozof, der ki; “Bir ülke için kıstas aradığınız zaman, o ülkenin en büyük liderini gözden geçirin.” Şu anda kıstas arayan ülkelere sanıyorum bundan daha iyi bir metin gösteremeyiz. İşte bu metin, 152 ülke tarafından imzalanmıştır. Eşi olmayan devlet adamı metni. Peki daha sonra ne olmuştur; 151 ülkede hemen hemen bir yıl boyunca her yerde bu metni görebiliriz, soruyorsunuz bana o bir ülke kim? İşte o ülkenin adını vermeye benim dilim maalesef varmıyor.
Hadi gelin Haiti'ye gidelim. Yıl 1996, Haiti Cumhurbaşkanı ölür. Bir vasiyet bırakmıştır. Haiti'ye baktım haritada bir kutup kadar uzak ülke. Haiti Cumhurbaşkanı 1996 da öldüğünde vasiyeti açılır. Vasiyetinde mezar taşına yazılması için bir metin bırakmıştır. Haiti Cumhurbaşkanının bugün mezar taşında yazan hitabeyi sizlere okumak istiyorum. Diyor ki “Bütün ömrüm boyunca Türkiye'nin lideri Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm.”
Peki yıllar, bir şey değiştirir mi? Hayır. 2000 yılında bizim medyanın kaçırdığı bir bilgi var, ABD Başkanı, milenyum mesajını veriyor. Mesajın bir yerinde aynen şunları söyler; “Bugün milenyumun hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk'tür. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış tek liderdir.” 2000'de ABD Başkanına işte bu gerçeği de ifade ettirebilen bir Mustafa Kemal var. Asker Mustafa Kemal'in, Devlet adamı Mustafa Kemal'in çok dışında bir Mustafa Kemal.