Cevap :
Klasik edebiyat akımına tepki olarak 18. yüzyılın sonlarında doğan ve Victor Hugo'yla birlikte büyük ün kazanan Romantizm, insanın yaratma özgürlüğü önündeki her şeye karşı durur. "En iyi kural, kuralsızlıktır" diyen romantikler, insanın duygularını, düş gücünü hayata geçimesini ve insanı düzeltmenin toplumu düzeltmekle olabileceğini savunurlar.
Romantizm akımı değişik ülkelerde değişik biçimlerde ortaya çıkmıştır. Alman edebiyatında 18. yüzyılın ikinci yarısında "coşkuculuk" hareketiyle birlikte gelişir. Bu hareketin öncüleri Klopstock ve Herder Romantizm'in müjdesini verir. Ancak Romantizm'e giden kapıyı dünya edebiyatının en büyük isimlerinden biri olan Johann Wofgang Goethe açmıştır. "Genç Werther'in Acıları" romanında Goethe döneminin acılarını duygusal bir dille anlatmıştır. "Wilhelm Miester" ve "Wilhelm Miester'in Seyahat Yılları" adlı eserlerinde toplumun yeniden düzenlenmesi sorununa dokunur. Ama onun en büyük eseri "Faust"tur. Goethe'nin açtığı yoldan ilerleyen Friedrich von Schiller ise yapıtlarında özgürlük, isyan, doğa, ihtilal gibi Romantikler'in yaslandığı temel kavramları yadsımadan tarih olgusunu zenginleştirmiştir. "Haydutlar", "Hile ve Sevgi", "Mary Stuart", "Wilhelm Tell" gibi yapıtlarında despot yönetime başkaldırma temalarını işleyen Schiller'in tarihe açılma yönelimi daha sonraki Alman romantiklerini geliştirmiştir. Romantizmin Alman edebiyatında şiirdeki öncüsü Heinrich Heine'dir.
İngiliz edebiyatında ise Romantizm kalın birer çizgi halinde kendini gösterir. Bu çizgide yer alan ilk isim tabiata karşı kutsal saygı düşüncesini benimseyen; şiirlerinde doğayı yapmacıksız bir dille anlatan William Wordsworth'tur. Onun dışında Samuel Taylor Coleridge, Percy Bysshe Shelley ve John Keats bu çizgide yer alır. Çizginin en kalın yerinde ise Lord Byron bulunur.
Klasik edebiyat akımına tepki olarak 18. yüzyılın sonlarında doğan ve Victor Hugo'yla birlikte büyük ün kazanan Romantizm, insanın yaratma özgürlüğü önündeki her şeye karşı durur. "En iyi kural, kuralsızlıktır" diyen romantikler, insanın duygularını, düş gücünü hayata geçimesini ve insanı düzeltmenin toplumu düzeltmekle olabileceğini savunurlar.
Romantizm akımı değişik ülkelerde değişik biçimlerde ortaya çıkmıştır. Alman edebiyatında 18. yüzyılın ikinci yarısında "coşkuculuk" hareketiyle birlikte gelişir. Bu hareketin öncüleri Klopstock ve Herder Romantizm'in müjdesini verir. Ancak Romantizm'e giden kapıyı dünya edebiyatının en büyük isimlerinden biri olan Johann Wofgang Goethe açmıştır. "Genç Werther'in Acıları" romanında Goethe döneminin acılarını duygusal bir dille anlatmıştır. "Wilhelm Miester" ve "Wilhelm Miester'in Seyahat Yılları" adlı eserlerinde toplumun yeniden düzenlenmesi sorununa dokunur. Ama onun en büyük eseri "Faust"tur. Goethe'nin açtığı yoldan ilerleyen Friedrich von Schiller ise yapıtlarında özgürlük, isyan, doğa, ihtilal gibi Romantikler'in yaslandığı temel kavramları yadsımadan tarih olgusunu zenginleştirmiştir. "Haydutlar", "Hile ve Sevgi", "Mary Stuart", "Wilhelm Tell" gibi yapıtlarında despot yönetime başkaldırma temalarını işleyen Schiller'in tarihe açılma yönelimi daha sonraki Alman romantiklerini geliştirmiştir. Romantizmin Alman edebiyatında şiirdeki öncüsü Heinrich Heine'dir.
İngiliz edebiyatında ise Romantizm kalın birer çizgi halinde kendini gösterir. Bu çizgide yer alan ilk isim tabiata karşı kutsal saygı düşüncesini benimseyen; şiirlerinde doğayı yapmacıksız bir dille anlatan William Wordsworth'tur. Onun dışında Samuel Taylor Coleridge, Percy Bysshe Shelley ve John Keats bu çizgide yer alır. Çizginin en kalın yerinde ise Lord Byron bulunur.
Haberin Devamı: http://www.rehberim.net/forum/turkce-edebiyat-415/70510-romantizm-ve-klasizm.html#ixzz29NB7M9FV