Cevap :
1582
M.EMİN YAZGAN/ 30/01/11 01:45
01/03/2012 10:53
YETKİLİLERE AÇIK MEKTUP
Başbakanımız Sn. Recep Tayyip ERDOĞAN’IN Sarıkamış şehitlerini anma programı münasebetiyle önce Sarıkamış’ı, akabinde de Kars İlimizi ziyaret etmesi tüm bölge halkımızı ziyadesiyle memnun etmiştir.
Başbakanımızın bu ziyaretini siyasi amaçlı, sıradan veya bildiğimiz rutin ziyaretlerden biri olarak değerlendirmemiz haksızlık olur.
Ben bu ziyareti; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ün 4-6 Ekim 1924 tarihleri arasında medeniyetler beşiği, şehitler diyarı ve Cumhuriyet tarihimizin 43. ilçe oluşu özelliğiyle de ayrı bir yeri olan İlçemiz Sarıkamış’a daha sonra da İlimiz Serhat Kars’a yapmış olduğu ziyaret kadar önemli ve bir o kadar da benzerlik taşıdığına inanıyorum.
Her ne kadar aradan 87 yıl gibi uzun bir süre geçse de birçok benzer tarafları var bu ziyaretlerin.
Örneğin;
-Birinci Dünya Savaşının 28 Haziran 1914’te başlayıp,devamında da Enver Paşa’nın; Osmanlı İmparatorluğunun Balkan Savaşlarında büyük bir yenilgiye uğrayarak kırılan onurunu tamir etme, istila edilen vatan topraklarını yeniden kazanma ve Turancılık düşüncesiyle başlatılan savaş 31 Aralık 1914’ de Türk orkdusunun büyük bir bölümünün ağırlaşan hava şartları nedeniyle düşmana bir kurşun atamadan donarak şehit olması sonucu Rusların karşısında mağlup olmuş, geriye binlerce gözü yaşlı anne bir o kadardan daha fazla yetim çocuk kalmış, düşmanın her girdiği yer yakılıp yıkılarak adeta virane olmuştur.
-Bugün de Sarıkamış ilçesi sanki bundan 87 yıl evvelki gibi düşmanlar tarafından istila edilmiş, tüm yerleşim alanları bombalanmış, seçimden seçime şehrin görünen yerlerine dizilen parke taşlar hariç tüm cadde ve sokaklar kırık dökük,alt yapı diye birşey yok, çeşmelerimizden akan lağı
Mutlaka o irade buyurmuştur yer altında etrafına topladığı tüm çiçeklere.
- Duyduk duymadık demeyin. İçinizde az ömre razı olup buna karşılık dünya yüzüne ilk çıkacak çiçeğe; vefa, aşk, tutku, sevgi, sevda bol bol ihsan edilecektir, diye�
Bu teklifi duyan çiçekler bu vaatlerin ne anlama geldiğini bilmemiş ve ölçmemiş olmalıdırlar ki ağırdan alıp duymazlıktan gelmişlerdir.Bu teklife canı yürekten cevap veren, nazik yapraklı, nazlı, ince, zarif çiçek cevap verdi -ben... O irade, bu isteği kabul etti ve onu dünyaya ilk çiçek olarak yolladı.O kadarki, o nazikliğinin tersi bir güçle üzerindeki toprağı ve onun üstündeki santimlerle buzu ve karı delerek yer yüzüne doğru boy verip, el açtı göğe. Sanki dünyaya ilk gelenin kendisi olduğuna ayrıca şükür eder gibi. Onu gören sevgililer,aşıklar maşuklar, büyükler, küçükler, yaylalılar, ovalılar beyaz rengine bakıp hayranlıklarını gizleyemediler�
Mavi renkte olanlarına gıpta ettiler.Sarı renkte olanına öylece bakakaldılar. Geldiği dünyadan gideceği vakti azdı ama, sevenleri öyle çoktu ki: ona, şiir yazan, türkü çığıranlar, ondan sonraki çiçeklere o anlamda yakınlık duymadılar. Onun dünyaya geldiğini duyan arılar, ilk tozlarını ondan aldılar.Ömrü yeten arı önümüzdeki yılda onu ziyarete geldi. Ömrü yetmeyen onu yavrularına anlata anlata bitiremedi.Yavruları onu ziyarete geldiler.Onu gören güneş, daha içten ışıklarını ona yollarken karları eritip, dünyaya yeni bir mevsimin müjdesini ona verdirdi.Cemreler onunla kavil verip; yere, göğe, suya düştüler. Bu nazik bahar müjdecisi çiçeğe görenler, nevruz çiçeği dedi; kar çiçeği dedi; veya kardelen çiçeği dedi.
Gerçektende bu nazik ve ince çiçek o ilahi gücün temsilcisi gibi 5-15 cm kalınlığındaki buzları matkap gibi delerek dünya yüzüne çıkarken, bazen onun toprak dibindeki kökünden yiyenler olabilecek şifasına sığındılar. Bütün çiçekler, ondan sonra dünyaya gelme sırasını, toprak altında ızdıraplı anlarla beklediler.Sırası gelen, sırasına göre dünyaya merhaba ederken o dünyadaki sefasını çoktan bitirmiş, gitmişti. Onu sevenler, onun adını hiç unutmadan benzetmelerle, bir dahaki yılın nevruz ayı için hasretle ve sevgiyle beklerken, onu dillerinden düşürmüyorlardı. Böyle dillerde dolaşıp iyilikle anılma sevdasını yaşamak şansını bulan karçiçeğine veya kardelene ne mutlu.Onun bu denli sevilip anılacağını diğer çiçekler bilselerdi, sanırım ki dünyaya ilk yaprak açan, tohum saçan çiçek olmak sırasını kimseye kaptırmazlardı. Kısa ömürde sevgiyle anılmak, kar çiçeği kadar olmaya çalışmak düşünen kafa taşıyan insanoğluna çok anlamlı gelmelidir. Nede olsa sevgi şifreli sevenlerin yüreklerinde de böylesi çiçeklerin varlığına inanmak o irade sahibinin bilmeyeceği şey olabilir mi. İradesi sevgi olanın sevdasını çekene o iradesinden şüpheye düşmesi hiç olacak şey midir? Ne dersiniz?
**
Başbakanımız Sn. Recep Tayyip ERDOĞAN’IN Sarıkamış şehitlerini anma programı münasebetiyle önce Sarıkamış’ı, akabinde de Kars İlimizi ziyaret etmesi tüm bölge halkımızı ziyadesiyle memnun etmiştir.
Başbakanımızın bu ziyaretini siyasi amaçlı, sıradan veya bildiğimiz rutin ziyaretlerden biri olarak değerlendirmemiz haksızlık olur.
Ben bu ziyareti; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ün 4-6 Ekim 1924 tarihleri arasında medeniyetler beşiği, şehitler diyarı ve Cumhuriyet tarihimizin 43. ilçe oluşu özelliğiyle de ayrı bir yeri olan İlçemiz Sarıkamış’a daha sonra da İlimiz Serhat Kars’a yapmış olduğu ziyaret kadar önemli ve bir o kadar da benzerlik taşıdığına inanıyorum.
Her ne kadar aradan 87 yıl gibi uzun bir süre geçse de birçok benzer tarafları var bu ziyaretlerin.
Örneğin;
-Birinci Dünya Savaşının 28 Haziran 1914’te başlayıp,devamında da Enver Paşa’nın; Osmanlı İmparatorluğunun Balkan Savaşlarında büyük bir yenilgiye uğrayarak kırılan onurunu tamir etme, istila edilen vatan topraklarını yeniden kazanma ve Turancılık düşüncesiyle başlatılan savaş 31 Aralık 1914’ de Türk orkdusunun büyük bir bölümünün ağırlaşan hava şartları nedeniyle düşmana bir kurşun atamadan donarak şehit olması sonucu Rusların karşısında mağlup olmuş, geriye binlerce gözü yaşlı anne bir o kadardan daha fazla yetim çocuk kalmış, düşmanın her girdiği yer yakılıp yıkılarak adeta virane olmuştur.
-Bugün de Sarıkamış ilçesi sanki bundan 87 yıl evvelki gibi düşmanlar tarafından istila edilmiş, tüm yerleşim alanları bombalanmış, seçimden seçime şehrin görünen yerlerine dizilen parke taşlar hariç tüm cadde ve sokaklar kırık dökük,alt yapı diye birşey yok, çeşmelerimizden akan lağı
1583 Gürsoy SOLMAZ/Sarıkamış 29/01/11 22:46 01/03/2012 10:52 KARDELEN & KARÇİÇEĞİ
Mutlaka o irade buyurmuştur yer altında etrafına topladığı tüm çiçeklere.
- Duyduk duymadık demeyin. İçinizde az ömre razı olup buna karşılık dünya yüzüne ilk çıkacak çiçeğe; vefa, aşk, tutku, sevgi, sevda bol bol ihsan edilecektir, diye�
Bu teklifi duyan çiçekler bu vaatlerin ne anlama geldiğini bilmemiş ve ölçmemiş olmalıdırlar ki ağırdan alıp duymazlıktan gelmişlerdir.Bu teklife canı yürekten cevap veren, nazik yapraklı, nazlı, ince, zarif çiçek cevap verdi -ben... O irade, bu isteği kabul etti ve onu dünyaya ilk çiçek olarak yolladı.O kadarki, o nazikliğinin tersi bir güçle üzerindeki toprağı ve onun üstündeki santimlerle buzu ve karı delerek yer yüzüne doğru boy verip, el açtı göğe. Sanki dünyaya ilk gelenin kendisi olduğuna ayrıca şükür eder gibi. Onu gören sevgililer,aşıklar maşuklar, büyükler, küçükler, yaylalılar, ovalılar beyaz rengine bakıp hayranlıklarını gizleyemediler�
Mavi renkte olanlarına gıpta ettiler.Sarı renkte olanına öylece bakakaldılar. Geldiği dünyadan gideceği vakti azdı ama, sevenleri öyle çoktu ki: ona, şiir yazan, türkü çığıranlar, ondan sonraki çiçeklere o anlamda yakınlık duymadılar. Onun dünyaya geldiğini duyan arılar, ilk tozlarını ondan aldılar.Ömrü yeten arı önümüzdeki yılda onu ziyarete geldi. Ömrü yetmeyen onu yavrularına anlata anlata bitiremedi.Yavruları onu ziyarete geldiler.Onu gören güneş, daha içten ışıklarını ona yollarken karları eritip, dünyaya yeni bir mevsimin müjdesini ona verdirdi.Cemreler onunla kavil verip; yere, göğe, suya düştüler. Bu nazik bahar müjdecisi çiçeğe görenler, nevruz çiçeği dedi; kar çiçeği dedi; veya kardelen çiçeği dedi.
Gerçektende bu nazik ve ince çiçek o ilahi gücün temsilcisi gibi 5-15 cm kalınlığındaki buzları matkap gibi delerek dünya yüzüne çıkarken, bazen onun toprak dibindeki kökünden yiyenler olabilecek şifasına sığındılar. Bütün çiçekler, ondan sonra dünyaya gelme sırasını, toprak altında ızdıraplı anlarla beklediler.Sırası gelen, sırasına göre dünyaya merhaba ederken o dünyadaki sefasını çoktan bitirmiş, gitmişti. Onu sevenler, onun adını hiç unutmadan benzetmelerle, bir dahaki yılın nevruz ayı için hasretle ve sevgiyle beklerken, onu dillerinden düşürmüyorlardı. Böyle dillerde dolaşıp iyilikle anılma sevdasını yaşamak şansını bulan karçiçeğine veya kardelene ne mutlu.Onun bu denli sevilip anılacağını diğer çiçekler bilselerdi, sanırım ki dünyaya ilk yaprak açan, tohum saçan çiçek olmak sırasını kimseye kaptırmazlardı. Kısa ömürde sevgiyle anılmak, kar çiçeği kadar olmaya çalışmak düşünen kafa taşıyan insanoğluna çok anlamlı gelmelidir. Nede olsa sevgi şifreli sevenlerin yüreklerinde de böylesi çiçeklerin varlığına inanmak o irade sahibinin bilmeyeceği şey olabilir mi. İradesi sevgi olanın sevdasını çekene o iradesinden şüpheye düşmesi hiç olacak şey midir? Ne dersiniz?
**