Cevap :
Göktürk Yazıtları yada Orhun Kitabeleri, Türk tarihinin belli bir dönemini hikaye ettikten başka bilinen en eski Türk yazısının ve bilhassa Türk dil ve edebiyatının çok önemli belgesi olan Gök-Türk (Kök-Türk) yazıtları, Doğuda
Çin sınırlarında yaşamış
Türklerin en önemli eserleridir. Bunlar
Orhun ırmağının eski yatağı yakınlarında Koço-Çaydam adlı göl civarında dikilmiş anıtlar üzerindeki yazıtlar (kitabeler) dir. Bir kilometrelik alan üzerindeki bu anıtlar, bugün
Moğolistan topraklarındadır.
Göktürk alfabesi ile yazılı bulunan ilk anıtlar, 6. yy Yenisey Kırkızları’na aittir. 8. yy Orhun anıtlarında ise edebi güzelliğe ulaşmıştır. Sayfaları fazlaca olan bu taşların en önemlileri bilge Vezir Tonyukuk adında 720 yılında, kendisi tarafından yazdırılmış Tonyukuk Anıtı ile 731’de ölen
Kül Tigin ve 734’te ölen
Bilge Kağan Anıtı olmak üzere üç tanedir.
Bu abidelerin varlığından ilk defa 13. yy
İlhanlılar devri tarihçisi Cüveyni (1226-1282) Tarih-i Cihan-Kuşa’sında söz etmiştir. Batılılarca 18. yy ortalarında bulunmuşsa da yazılar ancak 19. yy sonralarında Danimarkalı bilgin Thomsen (1842-1927) tarafından okuna bilmiştir. Türk tarihnin ilk yazılı vesikaları olan bu taşlar, tarih ve edebiyat yönünden büyük değer taşımaktadır.
Orhun Kitabeleri yada Göktürk Yazıtları, anlattığı olaylar bakımından en dolgunu ve üslupça en güzeli
İlteriş Kutluk Kağan oğlu hükümdar Bilge Kağan’ın, kardeşi Kül Tiğin adına, saygı ve sevgiyle diktirip yazdırmış olduğu Kül Tiğin anıtıdır. Hükümdar ailesinden bir prens (tiğin) olan Yoluğ Tiğin’in kaleme aldığı Kül Tiğin yazıtı Türklerin o zamanki bir Kurtuluş Savaşı’nı anlatan bir edebi metindir. Arıca hükümdar Bilge Kağan ağziyle Türk halkına seslenen eşsiz bir hitabet örneğidir.
Bu kitabeyi çok gelişmiş, zengin kelimeli bol mecazlı edebi bir hitabe örneği olarak yazan prens, yazıtın güney-batı yüzünü şu sözlerle bitirmektedir:
"Bilge ...Kitabesini ben Yolluğ Tiğin yazdım. Bunca binayı resmi ve heykelleri, süslemeleri ... Hakanın yeğeni Yolluğ Tiğin, ben, bir ay ve dört gün oturup yazdım, süsledim (ve yarattım?)".
Çin emperyalizminin o zamanki usul ve hedeflerini bu yazıtta okurken daha sonra mazlum, dağınık ve vatan duygusunu yitirmiş milletler üzerine yönelen bütün istilacı ve sömürücü emellerin anahtarını buluruz.
Göktürk devleti'nin kuruluşundan sonra 680 yılında
Çin pençesine düşerek elli yıl esarette kalan, sonra babası İlteriş Kutluk Kağan tarafından kurtarılan Gök-Türk’lerin ibretli tarihini anlatan bu metinde, Bilge Kağan, milli şuuru kaybederek Çince konuşan hatta Çin isimleri almaya başlayan beylerin feci akıbetlerini, millete kötülüklerini ve tutsak oluşlarının başka sebeplerini dile getirmektedir.