Cevap :
Nil nehrinin suladığı verimli topraklarda ilk maden olarak bakır bulunmuştur.
Nehrin sularını kanallarla toplayan, toprağı eken ve hayvan besleyen bu çiftçilerin küçük köyleri de nehir kıyısında kurulmuştur. Kilden kap kaçak yapıyorlar, bunları kırmızı ve siyah renge boyuyorlar ve fırında pişiriyorlardı. Krem ve kokuları koydukları kapları, tarakları, kaşıkları kemik ya da fildişinden, ince ve zarif bir şekilde yapabiliyorlardı. Sert taşlardan yaptıkları gerdanlık ve küpeleri takıyorlardı. Bunlar bakırı ilk kez gerdanlık yapmakta kullandılar. Bakırı önce ince levha haline getirinceye kadar taş bir tokmakla dövüyorlar sonra bunlardan çeşitli eşyalar yapıyorlardı.
İ.Ö.4000 yıllarında ise köyler büyümüş tarım gelişmiştir. Canlı renklerde boyanan vazolar, küpler, tabaklar evlerin baş süsünü teşkil ediyordu. Sürülerin çoğalması, ailenin sağlığının gibi nedenlerle yumuşak taşlardan heykeller de yapıyorlardı. Toprak ve güneş tanrısına inanıyorlardı.
İ.Ö. 3900 yıllarında bakır daha çok kullanılmaya başlanmış, seramikler gittikçe geliştirilmiş ve çoğuna hayvan şekli verilmiştir. Mezarlar ise renkli resimlerle dolu odacıklardır. Duvarları süsleyen bu resimler kara ve su avcılığını, ziyafet sahnelerini canlandırmaktadır. Resimlerde bütün bir hayat anlatılmaktadır. Bir sürü uşaklar ona yemekler taşımakta, saçları taranmakta, elbiseleri giydirilmekte, dostları ile av partilerinde gösterilmektedir, ölünün etrafını çeviren bu hayallerle eskisi gibi hayatın zevklerini tatmakta devam edeceğine ve resmin büyülü kudreti sayesinde ölümün korkulacak bir şey olmasının önüne geçtiklerine inanıyorlardı.
4000-3500 yılları arasında Mısır halkı sadece ölümü düşünmemiş, kendi hayatına da düzen vermiştir. Böylece Nil boyundaki dağınık köyler aralarında birleşerek biri güneyde öbürü kuzeyde, yani birisi aşağı Mısır diğeri yukarı Mısır olmak üzere iki krallık kurmuşlardır. Bu krallıklarda kralın gücü sadece maddi kuvvetlerden ileri gelmemekte, aynı zamanda Tanrıyı da dünya yüzünde temsil etmesinden çıkmaktadır. Bunlar Mısır halkının iyiliği için insan şekline girmiş üstün varlıklar olup öldükten sonra gökyüzündeki öteki ilahlar arasına döneceklerdi. Mısır krallarının her ikisine de firavun (Büyük evde, sarayda oturanlar) denilmiştir. Aşağı Mısır kralı başında beyaz yüksek bir taç taşımakta, Yukarı Mısır kralı ise kırmızı taç taşımaktadır