Cevap :
Analitik terimi daha çok Kant felsefesinde sentetik (synthetic) terimiyle karşıt anlamda kullanılmaktadır. Sıfat ve İsim olarak kullanılması halinde farklılıklar gösterir.
Kant bilginin kavramlar, yargılar, akıl yürütmeler olmak üzere üç unsuru ve bunları karşılayan duyarlık (sinnlichkcit), anlık (müdrike, verstand) ile akıl (vernunft) şeklinde üç melekenin bulunduğunu İleri sürer. Yargılar apriori ve aposteriori olarak ikiye ayrılır. Bu yargılardan a priori olanlar analitik, a posteriori olanlar hem analitik, hem sentetiktirler.
Analitik yargılar kavramları açıklamaya, onların tanımında saklı niteliği açığa çıkarmaya hizmet eder. Kant'a göre analitik yargılar yüklemin bizzat konu (subject) içinde bulunduğu yargılardır. Burada yüklem bizzat konudan varsayılarak çıkarılır; ona dıştan eklenmemiştir. "Her cisim mekanda yer kaplar" yargısı böyledir. Bu yargıda mekan (yüklem), her cismin kavramında zorunlu olarak vardır. Çünkü bir mekan kaplamayan cisim yoktur. Konunun zımnen kapsadığı bİrşey sadece bir analiz aracılığıyla o konudan çıkarılmaktadır. Bu bakımdan yüklem, konunun kapsamına bir şey eklemiş olmuyor. Ancak sözkonusu yargının mahiyetini açıklayarak tanımlıyor. Çünkü "cisim nedir?" sorusunun cevabı onun "üç boyutlu şey" tanımının mantıki sonucudur. Onun içindir ki, analitik yargılar konu hakkında bilgimizi artırmazlar; yeni bir şeyler öğretmezler. Nitekim Kant'ın analitik yargılarının Özdeş yargılardan başka birşey olmadıkları ileri sürülmüştür. Sözgelimi A A'dir gibi.
Sentetik yargılara gelince; bunlarda yüklem ile konuya birşey eklenmesi sözkonusudur. Başka söyleyişle yüklemin konusunun kavranılmasında zorunlu olarak bulunmamasına rağmen, onda bulunan unsurlara eklenen şeyler ile yeni bilgiler elde edebiliriz. Sözgelimi "her cisim ağırdır" yargısı böyledir. Burada ağırlık, mutlaka cismin kavranmasında onun özünde bulunan bir nitelik değildir. O halde biz, cismi düşününce, zorunlu olarak onun bir ağırlığı da olması gerekmez. Yani "her cisim ağırdır" yargısı, cisme "ağırlık" niteliğini yüklemekle bize yeni bir şey Öğretmiş oluyor. Sentetik yargılar sıradan tecrübelere dayanırlar, Çünkü konunun kavranmasında özünde bulunmayan yüklemler, ancak tecrübelerle ortaya çıkarak öğrenilecek niteliktedirler. Buna
karşılık analitik yargılar sırf kategorilere dayanırlar, dolayısıyla a priori, yani Önseldirler.
Kant'a göre matematikteki yargıların tümü sırf tanımlardan çtkarılamadığı için sentetiktir. Sözgelimi, "Doğru, iki nokta arasındaki en kısa yoldur" yargısı, sadece doğru kavramına dayanmaz. Ayrıca "nokta" ve "yol" kavramlarını da gerekli kılar. Bu özelliği dolayısıyla bu yargı a priori sentetiktir, çünkü deneyle karşıtı tesbit edilecek durumda değildir.
Kısacası analitik yargılar a priorik, sentetik yargılar ise a posterioriktir. Fakat ayrıca Kant, özellikle matematikte hem sentetik, lıeıfl de a priori yargılar bulunduğunu belirtmiştir ki, bunlara da "a priori sentetik yargılar" adını vermiştir. Öte yandan Kant'ın felsefesinde "Aşkın Analitik" kavramı da kullanılmıştır. O, düşüncemizde a priorik bir takım temel İlkeler olduğunu, yani asıl bilgilerimizin önemlibİr bölümünün tecrübeyi gerektirmediğini ve dolayısıyla deneyden önce olduğunu kabul ettiği için, fornıcl mantığın felsefi kısmına "aşkın mantık" adını vermiştir. Bunu da ikiye ayırarak birincisine "Analitik", İkincisine "Aşkın Diyalektik" demiştir. Analitik, deneye bağlı olmayarak bilgi üretme hususundaki kabiliyetimizi tahlil ve o türden olan bilgilerimizi, tasavvur ve kavramlara, yani unsurlara irca etmekle uğraşan bilgi dalıdır. İşte Kant'ın "Aşkın Analitik" adını verdiği şey budur. "Aşkın Diyalektik ise bu unsurları birleştirmek yolunu gösterir ki, mantıkta bu düzenleme Aristo'ya aittir. Aristo'nun Orgaııon kitabının bağımsız ilk iki kısmına bu terim izafe edilerek birinci kitabına "İlk Analitikler" İkincisine de "İkinci Analitikler" denilmiştir. Birincisi "Kı-yas"ın(syllogisme) şekil ve kiplerinin çeşitlerini en basit unsurlarına irca edebilmek İçin onların çözümlenmesi yolunu gösterir. İkincisi "ispatlama" (argumeniation) ve akıl yürütme kurallarından bahseder. Aslında bu İki kitabın birbirleriyle pek ilişkisi yoktur. Yine de mantık alanında analitikler denilince Orga-non'un bu ilk iki bölümü anlaşılır.
Dil felsefesi açısından "analitik" kavramının önemli bir yerinin bulunduğuna da işaret et-mekgerekir. Düşüncelerimizi ifade etmek, kelimeler ile düşündüğümüz şeyi dışlaştırmak istediğimizde bir kısım unsurlara başvuruyoruz. Analitik diller çeşitli düşünceleri, bunları birbirine bağlayan ilişkileri ayrı ayrı kelime ve sembollerle ifade ederler. Bunun karşıtı olan sentetik dillerde İse, ilişki çeşitli ve basit olmayan bir kelime ile ifade edilir, tabii ve ayrıntılı düşüncelerin bütünü birbirleriyle çeşitli ilişkiler kuran bileşik anlatımlardaki temel düşüncenin etrafında toplanır. Sözgelimi Arapça sentetik dile, bir Örnektir. Buna karşılık Avrupa dilleri özellikle Latinceden kaynaklananlar, analitik yapıdadırlar.
. Sentez yönteminde ise bir genel öncülden hareket ederek onun ihtiva ettiği sonuçlar çı-karılırve konunun Önceki şeklinden başka bir-şey olmayan bir öncüle ulaşılır. Suyun unsurlarına ayrıştırılması ve sonra birleştirilmesi böyledir.