Cevap :
Bir milletin dili onu diğer milletlerden ayıran en önemli unsurlardandır. Dil, hem millî kültürün taşıyıcısı hem de millî birliğin harcı durumundadır. Dil aynı zamanda millî yapıyı meydana getiren, sağlamlaştıran ve destekleyen en büyük faktör ve dayanaktır. Milletimizin kahramanlık ve civanmertliğini anlatan destanları, marşları, hikayeleri, şiirleri, manileri ve ninnileri dilimizin en müstesna vesikalarıdır.
Uyum problemi TürkiyeÕden yurtdışına, yurtdışından tekrar TürkiyeÕye uzanan çok yönlü, son derece karmaşık, hayati ciddiyeti olan bir meseledir. Bu bağlamda kişilerin kendi dillerine olan uzaklık ya da yakınlık diye tanımlayabileceğimiz durumlarını ele alarak bir değerlendirme yaptığımızda, dilin ne derece önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.
Hiç şüphe yok ki kültürel kimliğin en önemli unsurlarından birisi de dildir. Kişi dil aracılığı ile çevresiyle ilişki kurar, kendi töresini, dinini, tarihini tanır; kendinin kim olduğunu bilir. Dili, kültürel kimliğe şekil veren bir kalıp olarak tanımlayan Sapir ve Whorf, belli bir dili öğrenen kimselerin o toplumun düşünce yapısını ve değerlerini de benimsediklerini ileri sürerler. Yani kendi kültürlerinden kopup benimsedikleri dilin kültürünü yaşamaya başlarlar. Bir toplumun anadili onların can damarı gibidir. Anadilini bilmeyen kimselerin kültürel kimliğinin can damarı, fonksiyonunu yerine getiremiyor demektir. Bir milletin özellik ve karekterini o milletin dilinde bulmak mümkündür. Dil insanın görüş ve düşünce biçimini de etkiler. Kendi dilini unutup, başka bir dili konuşan kimse o dilin kültürünü de öğrenmesi, dolayısıyle o kültürün etkisi altında kalması ve kendi öz kültüründen uzaklaşması kaçınılmazdır.
Gurbetteki gençlerimizin kendi öz kültürlerinden uzaklaşmamaları, dillerini iyi bilmeleri; tarih, örf ve ananelerine sahip çıkmalarından geçmektedir. Bunun için devletimiz, yurtdışında çalışan vatandaşlarımızın çocuklarının eğitimi için öğretmenler; dini konularda aydınlanmaları amacıyla da din görevlileri göndermekte, onlara sahip çıkmaktadır.
Gurbetteki gençlerimizin millî kültürlerinden kopmamaları ve onların milletine, devletine bağlı olarak yetişmeleri için devletin maaşlarını vererek, gönderdiği öğretmen ve din görevlilerine büyük görevler düştüğü muhakkaktır. Bunun yanında asıl görev, daha rahat bir hayat sürmek için gurbette çalışmaya giden, maddi konulardaki kazançları yanında, çocuklarının öz kültürlerine bağlı olarak yetiştirilmeleri yönünde azami çaba sarfederek, manevi kazançları da göz ardı etmemeleri gereken anne-babalara düşmektedir.