Cevap :
Merhaba yeni gün,
Sen yine aynı gün müsün?
(…)
Her geçen an, yenilenen bir evren midir?
Her geçen an, biten bir hayat mıdır?
Zamanın çocuklarıyız; hayatı ve evreni onsuz düşünemiyoruz.
Zaman geçiyor ve onu geri saramıyoruz.
Eskiden teyp kasetleri vardı, dilediğimiz zaman geriye sarıp aynı şarkıyı dinleyebilirdik. Şimdi ise dijital cihazlardan başa alma tuşuna basarak ya da şarkıyı, dinlemek istediğimiz noktadan başlatarak dinleyebiliyoruz. Aynı şeyi kendi hayatımız için yapabilir miyiz? İstediğimiz an, “bu olmadı, bu hiç olmadı, burada hata yaptım ya da başka türlü olsaydı” diyerek hayatı geri alabiliyor muyuz? Onu yeniden ve yeniden istediğimiz noktadan başlatabiliyor muyuz? Ne yazık ki bu şu an için mümkün değil…
Zaman makinasının icadı gibi bir düşü olan insanoğlunun, bu düşü kurmasındaki en önemli etkenlerden biri de geriye dönüp yaptığı hataları tekrar yapmamak, var olan ve şikâyetçi olunan şimdiki gidişatın köklerini değiştirerek sonuçları değiştirmektir belki de…
Her ne olursa olsun, başımıza gelen iyi ve kötü anılar, başarılar ve başarısızlıklar, yengiler ve yenilgiler, bilgelikle ya da cahillikle yapılan eylemler, düşünceler ve sözler üst üste koyulan taşların bir yapıya dönüşmesi gibi hayatımızı oluşturuyor. Hayatımızın değerli bir yapıya, değerli bir esere dönüşmesi için ise yüksek anlamları doğru kararlar ve etkin eylemlerle buluşturmamız gerekiyor.
Her ne kadar şimdiki zamanın kısa ve anlık tecrübesinde kısıtlı bir hayatımız var gibi görünse de, arkamızda iyi ya da kötü nakış gibi ördüğümüz bir geçmişimiz var. Geçmişimizde edindiğimiz bilgilerden ve yaşadığımız tecrübelerden gerekli dersleri çıkararak yaşayabiliyor muyuz?
(…)
Karşıtlıkların var olduğu dünya içinde bir şeyler tükenirken bir şeyler yeniden var oluyor, tıpkı güneşin batıp gece olması ve hemen ardından güneşin doğup gündüz olması gibi… Bu satırları yazarken gün yine batıyor, bir gün daha geçti işte… Gerçekten de gün geçti mi yoksa sürekli aynı eylemleri yapıp aynı şekilde düşünen ve aynı huylara sahip olmakta kararlı olabilen bizler için aynı gün sürekli olarak tekrar mı ediyor?
Hafıza, bilincin bir aracı olarak insana eski olanı değiştirerek yaşama yeni bir adım atabilme olanağını sunar: Çünkü geçmişte birçok şey insan tarafından yaşanmıştır: Yaşanmış, tamamlanmış, geçilmiş, tecrübe edilmiştir. Artık onları tekrar tekrar yaşamaya gerek yoktur.
Hayatı ve evrimi bir patika aracılığı ile dağın zirvesine doğru tırmanmaya benzetebiliriz. Zirveye doğru tırmanırken aynı engellere hangi nedenden ötürü olursa olsun takılıp kalmak bizi ileriye taşımayacaktır. Yüz metre önce karşılaşılan aynı engele, bir yıl önce karşımıza çıkan çukura ya da tecrübe ettiğimiz ve bir şekilde çözdüğümüz fakat tekrar karşımıza çıkacağını bildiğimiz probleme tekrar takılmak filozofça bir tavır olmaktan çıkar.
Yaşamak, gerçekten yaşamak, hafıza sayesinde gerçekleşir: Doğumumuzun ardından konuştuğumuz dil bize öğretilmeseydi, çatal bıçak kullanmak gösterilmeseydi, okuma-yazmanın tekniği aktarılmasaydı tüm bunları kısa hayatlarımızda en baştan icat etmek durumunda kalacaktık. Fakat geçmiş insanlığın tecrübesinin oluşturduğu hafızanın hızlı bir şekilde bize aktarılması sayesinde hayatın gelişme evrelerinde çok hızlı ve çok büyük aşamalar kaydedebiliyoruz.
Hedefini kaybetmiş bir yolcu, doğru yere varsa da durumun farkına varmayabilir, çünkü bilinç devre dışı kalmıştır. Hafızamızı kaybedersek, amaçlarımız ve belirlediğimiz hedefleri de kaybetmiş oluruz. Geçmişten bugüne ne için var olduğumuzu, hayatımızın amacını, neden başladığımızı ve neden yol aldığımızı… Sahip olduğumuz ilkeleri, prensipleri, öğrendiklerimizi, acı çekerek edindiğimiz çıkarımları unutmak ve tekrar tekrar başa dönmek ne kadar da üzüntü vericidir.Geçmişin tecrübesi uzak ve yakın hafızada yer alıyor… Dünyada, doğada, toplumda, bizde… Kitaplarda, sözlerde, öğretilerde…
Hayatın kendisi bir öğretmendir.
Tarih bir öğretmendir.
Zaman bir öğretmendir.
Gerçek bir öğrenci olmak ise ders verilmesini beklemeden ders almaya kararlı olan filozof insanın işidir.
Merhaba yeni gün,
Tanışabilir miyiz?