Cevap :
Bireyler, sosyal varlıklar olmaları nedeniyle diğer bireylerle birlikte
yaşamakta ve çeşitli ilişkiler kurmaktadır. Toplum içerisindeki bireylerin
birbirleriyle ilişkilerinin belirli bir düzen içinde yürütülmesi gerekmektedir. İşte
bu ilişkileri düzenlemek üzere oluşturulmuş kurallar, bir yandan bireylerin
özgürlüklerini kullanmalarına olanak sağlarken bir yandan da davranışlarını
kısıtlamaktadır. En genel ifadeyle toplum yaşamında kurallar, toplumsal düzen
içerisinde bireylerin davranışlarını düzenlemek üzere vardır. Bu çalışmada,
kuralların birey ve toplum yaşamına nasıl bir yön verdiğini ve bireylerin kurala
uyma ya da uymama davranışlarını şekillendiren etkenlerin betimlenmesi
amaçlanmıştır. Bu amaç çerçevesinde kural kavramının ilişkili olduğu
kavramlar, kuralların işlevleri, özellikleri ve türleri, birey-kural-özgürlük ilişkisi
ve kurallara uymada toplumsal ayrılıklar boyutlarında çözümlenmesi
gerekmektedir. Bu çözümlemede öncelikle kural kavramı sıkı ilişki içerisinde
bulunduğu sosyoloji ve hukuk düzlemlerindeki tanımlamaları ile incelenmiş,
daha sonra ulusal ve uluslararası literatür taranarak birey-kural ilişkisini
yönlendiren olgulara yer verilmiştir. Çalışmada temel olarak, hukuk, sosyoloji
ve sosyal psikolojinin veri kaynaklarından yararlanılmıştır.
Her insan toplumsal yapı içerisinde bir “birey” olarak kabul
edilmektedir. Sosyal ve medeni bir varlık olan bireyler, yaşamlarını
sürdürebilmek için diğer bireylerle ortak bir yaşam sürerek kaynakları sınırlı bir
dünyada var olmaya çalışmaktadırlar (Küçükaslan, 2007). Bireyler, yaşamları
boyunca kurallarla içi içedir. Yaşamın her alanında; ailede, okulda, toplumda, iş
yaşamında birçok kural egemendir. Kimi zaman yakınma konusu olan kurallar,
bütün toplumlarda yaşamsal öneme ve kaçınılmaz bir role sahiptir (Aydın,
2001: 23).
Bugünün geniş toplumunda birey, toplumu oluşturan milyonlarca
kişiden yalnızca çok sınırlı sayıda bireyi tanımaktadır. Bireylerin çoğunun genel
eylem ve davranış kurallarının düzeni tesis eden kurallara uymaları
sağlanamadığı sürece, onların eylem ve davranışlarının etkilerini
değerlendirmek olanaklı olmayacaktır. Bu nedenle modern sosyal hayat,
bireylerin kural-rehberliğindeki (rule-guided) davranışlarına dayanmaktadırBu başlık altında “kural”ın bazı tanımları ve kuralla birlikte anılan
yakın anlamlı kavramlar açıklanmıştır. Türk Dil Kurumu’nun Sözlüğünde
(2008) kural, “bir yaptırımlar düzeniyle toplum üyelerinin kendisine uyması
sağlanan, toplumca benimsenmiş her türlü buyurucu ve yasaklayıcı düzenleme”
olarak tanımlanmıştır. Batı dillerindeki kökeni, “doğru çizgi” anlamındaki
“La.regere” sözcüğünden türetilmiş olan “kural” kavramını Hançerlioğlu
(1996), “doğru sonuç alabilmek için tutulması gereken yol” ve “yapılması
gereken” olarak açıklamıştır. Kurallar, bireylerin birbirleriyle ve toplumla
ilişkilerini düzenleyen bir yol haritasıdır. Kurallar keyfi güç kullanımını
sınırlandırmakta, bireyleri tek bir şemsiye altında toplayarak, ön yargı ya da
haksız uygulamalara karşı korumaktadır (Yücel, 2005: 241). Toplum içerisinde
yaşamak zorunda olan bireyleri topluma bağlayan görünmez güç, “kural” adını
almaktadır (Topçuoğlu, 1984: 11). Kurallar, sosyal hayatı düzenleyen, istikrarlı
ve kestirilebilir kılan etkenlerdir (Bierstedt, 1974: 219). Buraya kadar verilen
tanımların ışığında en basit anlatımıyla kuralın, düzenliliği sağlayan unsur
olduğu söylenebilir.
Kurallar söz konusu olduğunda ilke ve norm kavramları ile sıkça
karşılaşılmaktadır. Hatta kimi zaman norm ve kural eş anlamlı
kullanılabilmektedir. Ancak ilke, norm ve kural kavramları birbirinden farklıdır.
Aşağıda bu kavramların ayrımı yapılmıştır.
Her toplumda bireylere yol gösteren, doğru ve yanlış ile olumlu ve
olumsuzun ne olduğunu belirleyen kurallar, standartlar ve fikirler vardır. Tüm
bunlar norm olarak adlandırılmaktadır. Normlar, yaptırımı olan kurallar
sistemidir. Toplumsal yaşam içerisinde bireylerin yeme içme, giyiniş biçimleri,
belirli durumlarda nasıl davranmaları gerektiğini belirleyen farklı normlar
bulunmaktadır. Bu davranışların sürdürülmesini ya da terk edilmesini toplum
içinde ödül ve ceza yoluyla normlar güvence altına almaktadır. Ödül ve cezalar
resmi ya da gayrı resmi yollarla gerçekleşebilir. Örneğin, hırsızlık yapan bir
kişinin mahkemelerce cezalandırılması resmi bir ceza iken, aynı bireyin toplum
tarafından dışlanması, iş verilmemesi gayrı resmi bir cezalandırmadır (Özkalp,
2005: 99). Belirli bir toplumsal rolü üstlenen bireyin, bu rolün gerektirdiği
normlara uygun davranması beklenmektedir. Ayrıca bireylerin, diğer kişilerin
davranışlarını da bu normlara göre değerlendirmeleri beklenmektedir (Kuçuradi,
2007: 62).
B. İlke
İlkeler (principle), insan ilişkilerine ilişkin temel görüşleri ifade
ederken; kurallar (rule) ise, insan ilişkilerini düzenlerken nasıl davranılacağını
göstermektedir (Başaran, 2004: 23). Kurallar, ilkeleri soyutluktan somutluğa
dönüştürüp uygulanabilir kılar, diğer bir ifadeyle ilkelerin istediği eylemleri işe
koşma kılavuzudur (Başaran, 2000: 27).
İlkeler, ne belirli bir davranışa müdahale olasılığı içerir ne de belirli
durumlara özgü çözümler sağlar. Bunlar, belirli tekniklere göre sürecin başlama
noktalarını oluşturmaktadır. Örneğin, şehir içinde hız sınırı saatte 60 km.dir. Bu
kuralın altında yatan ilkesel gerekçe, vatandaşların can güvenliğini sağlamaktır
(Yücel, 2005: 152). Buraya kadar yapılan tanımlar ışığında, ilkelerin daha soyut
ve genel görüşleri yansıttığı, kuralların ilkeleri somut ve uygulanabilir hale
getirdiği, normların ise kural ve ilkeler gibi unsurları içine alan daha kapsamlı
bir toplumsal düzen sistemi olduğu söylenebilir.
III. Toplumsal Düzen Kuralları ve Türleri
Bir sosyal grup içerisinde istenen davranışlar örgüsünden oluşan sosyal
etkileşim alanına davranış düzlemi denir. Davranış düzlemini oluşturan
faktörler, toplumun genel kuralları ve davranış düzlemini oluşturan alt
sistemlerin kuralları (özel kurallar) olarak ikiye ayrılmaktadır (Erdoğan, 1995:
65-69; Eroğlu, 1995: 71-76):
1) Genel Kurallar: Bireyleri belirli ortam ve koşullarda, belli biçimde
davranışa zorlayan güçlerdir. Toplumun tamamını ilgilendirir ve tüm
davranış düzlemlerinde geçerli olan kurallardır.
2) Özel Kurallar: Bireyin içinde bulunduğu davranış düzlemiyle ilgili
kurallar topluluğudur. Bu kurallar, her davranış düzlemine ilişkin özel
kuralları kapsadığından, ilgili düzlemin dışındakilerde geçerlilik
taşımaz.
Genel ve özel kurallara şu iki örnek verilebilir: Kamu malına ya da bir
bireyin malına zarar verilmemesi genel bir kuralken; bir hekimin hastasıyla
ilgili bir bilgiyi kimseye açıklamaması özel bir kuraldır.
Bir arada yaşayabilmenin mümkün olabilmesi için kişilere sorumluluk
yükleyen ortak kurallar insanlara temel olarak, yapabilecekleri, yapmaları
gereken ve yapmamaları gerekenler olmak üzere üç şey gösterir. Bu kural türleri
aşağıda kısaca maddeler halinde açıklanmıştır (Demir, 2003: 37):
1) İmkân Sunan Kurallar: Bireyin isteklerini gerçekleştirirken, neleri
yapabileceklerini, yani neleri yapmanın meşru olduğunu gösterir. Örneğin,
hangi mesleği yapmak için ne tür özelliklere sahip olmak ve ne tür bir eğitim
almak gerektiğini toplumun imkân sunan kuralları belirler.
2) Emredici Kurallar: Bireye, kendi isteği olmadan, hatta isteğinin
tam tersine toplumun kendisinden bazen bir fedakârlık olarak neleri yapmasını
beklediğini gösterir. Vergi vermek, askere gitmek gibi kurallar örnek verilebilir.
3) Yasaklayıcı Kurallar: Toplumsal kuralların bir kısmı da, bireylere
ne yapmamaları gerektiğini gösterir. Bu kuralların tipik özelliği, insanların söz
konusu kuralların olmaması durumunda yapmaya eğilimli oldukları durumlarda
ortaya çıkmalarıdır. Başka bir deyişle, bu kurallar, bireylerin bir arada
yaşayabilmesi için olmaması istenenleri ya da olması istenmeyenleri gösterir.
Özetle kural türleri, toplum yaşamının geniş bir alanında ya da belirlialanlarında bireyleri yapmaları ya da yapmamaları gereken davranışlar ile
sorumlulukları konusunda hem yönlendirmekte hem de sınırlandırmaktadır.
Bireylerin davranışlarını düzenleyen kurallar, toplum halinde yaşamaya
başlamaları ile beraber, ilk çağlardan beri var olagelmiştir. Bu toplumsal
davranış kuralları, başlangıçta, “gelenek, olagelen ve an’ane” isimleri altında
toplanmaktaydı. Eski toplumlarda bireyler, gelenek ve göreneklere uygun
hareket ederken bir anlamda da içgüdüsel davranmaktaydı. İlkel topluluklarda
örf, adet, din, hukuk kuralları bir bütün oluşturarak, kutsal bir doğa yasası gibi
insan eylem ve davranışlarını düzenlemekteydi. Bu topluluklarda taklit ve
sonradan gelenlere devretme biçimindeki doğal eğilimler sonucunda gelişen,
fikir, düşünce ve bunların uygulamaları zamanla toplumsal davranış kuralları
halini almıştır (Önen, 1999: 8). Günümüzün modern toplumlarında ise,
toplumsal yaşantıyı düzenleyen din, ahlak, görgü ve hukuk kuralları gibi
kurallar bulunmaktadır.