- Kimi kimsesi yok ki oğlum. Kimden gelecek ona mektup? Ne yapsın postaci, usanıyor her gün! Kendi kendime söz verdim. (2) Okuma yazmayı bir öğreneyim, ona ben yazacağım bir nektup. Okula başlayıp yazıyı sökünce de yazdım. Altı kuruş da pul parası verip yolladım mek- ubu. Münevver teyze yine pencerede, ben kapıdayım. Münevver teyzenin haberi yok ama bir- ikte bekliyoruz postacıyı. Sonunda sokağın başında göründü postacı. Münevver teyze her zamanki gibi çınladı: - Postacı, oğlum! Postacı ilk kez homurdanmadı. Kendisi de inanmamıştı belki ama Münevver teyzeye mektup vardı. Var Münevver Hanım, dedi şaşkınlıkla. Münevver teyze bana seslendi: - Koş Muzaffer, mektubumu oku! Koştum Münevver teyzeye, aldım kendi yazdığım mektubu okudum. "Münevver Hanım bahar geldi, otlar yeşerdi, papatyalar çıktı, çiçekler açtı, kediler miyavlıyor, köpekler havlıyor, kuşlar cıvıldıyor, hepsinin sana selamı var..." Bir daha, bir daha okudum. (3) "Sağ ol Muzaffer!" dedi. Çok mutluydu. Yıllar sonra öldüğünde koynundan bu mektubun çıktığını söyledi annem. O yaşta nasıl bir yaşama sevinci vermiştim bir insana hep şaşarım.