Cevap :
Cevap:
İslâm’ın evlilik ve aile yaşantısı üzerinde ehemmiyetle durduğu, bu kurumlara hem Kur’an’da hem de sünnette önemli ölçüde yer verdiği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan evlilik ve ailenin meydana gelmesinde dinî, sosyal, kültürel ve ekonomik birçok faktörün etkili olması, farklı coğrafya ve kültürlerde evlilik ve aileye dair konularda farklı görüşlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Günümüzde İslâm dini bağlamında evlilik ve aileye dair birçok konu tartışılmaya başlanmıştır. İslâm’ın ataerkil bir toplumda ortaya çıktığı ve sosyal hayata dair uygulamalarda bu yapıyı görece devam ettirmeye çalıştığı anlaşılmaktadır. Modern dönemde ise özellikle erkek ve kadın arasındaki ilişkinin eşitlik, adalet ve hakkaniyet bağlamında ele alındığı, toplumsal cinsiyet rollerinin eleştirildiği ya da reddedildiği görülmektedir. Bu bağlamda İslâm’a yönelik eleştiriler erkeğe ehli kitaptan bir kadınla evlenme izni veriliyorken kadına bu hakkın tanınmaması, erkeğe çok eşlilik imkânının verilmesi, boşanma hakkının yalnızca erkeğe verilmesi, aile reisi olarak erkeğin tayin edilmesi, kadının dövülmesi, mehir, mut’a nikâhı, cariyelik, şahitlikte iki kadının bir erkeğe denk görülmesi, miras paylaşımında erkeğe iki, kadına bir pay verilmesi ve birtakım rivayetlerde kadının ikincilleştirilmesi ve kamusal alandan uzak tutulması gibi konular üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Şunu unutmamak gerekir ki din, bireyin ve toplumun yaşamına şekil verirken, birey ve toplum da dinî yaşayışa ve kabullere etki etmektedir. Bilhassa evlilik ve aile üzerinden bir değerlendirme yapıldığında dinî içeriğe sahip birtakım unsurların yaşanılan kültürle buluştuğunda gelenekselleştiği, aynı şekilde geleneğe ait birtakım unsurların da dinselleştiği söylenebilir. Bu açıdan, ataerkil bir yapıda zuhur eden İslâm’ın kadınla ilgili görüşlerinin ve kadın-erkek ilişkileri bağlamında ortaya koyduğu rollerin tarihsel ve kültürel bağlamdan etkilendiği ve ayrı düşünülemeyeceği açıktır. Bu noktada tartışmaların önemli bir kısmının merkezinde yer alan Kur’an-ı Kerim’in meramını anlamak için, onun ilk muhataplarının kültürüne ve kadına bakışına hâkim olmak ve üzerinde tartışılan ve farklı yorumlar serdedilen konuyla ilgili âyetleri kendi tarihsel gerçekliğinde yorumlamak, günümüz Müslümanlarının evlilik ve aile hususunda yaşamakta olduğu bilişsel çelişkilerin çözümüne bir nebze yardımcı olacaktır.
Kadının gelenek içinde her daim ikincilleştirildiğini, modernleşmeyle beraber gereken değerin ve hakların verildiğini söylemek de pek mümkün görünmemektedir. Kadının metalaşması farklı şekillerde günümüzde de devam etmektedir. Ayrıca nasıl ki geleneksel düşünce ikliminde yetişip modernitenin etkisinden nasibini alanlar için Kur’ân’ı tarihinden koparıp okumak düşünce ve uygulamada tezatlıklar meydana getiriyorsa, aynı okumayı modernist seküler paradigma üzerinden yapmak da Kur’an’a karşı haksız ve mesnetsiz birtakım düşüncelere yol açacaktır.
Açıklama:
BEĞENMEYİ UNUTMA ❤️