Cevap :
Cevap:
ağız alışkanlığı ,ağız aramak , ağız değişikliği vardır kolay gelsin
Cevap:
[tex] \infty merhabalar \infty [/tex]
Ağız alışkanlığı: (deyiminin anlamı) Sık sık söylendiği için bir sözü ağzından bir anda kaçırma.
Ağız aramak: Birisinin gizlemek istediği sanılan bir sorunu, sözü o sorun üzerinde dönüp dolaştırarak sezmeye çalışmak, ağız yoklamak.
Ağız değişikliği: Yemeğin çeşidinde değişiklik.
Ağız değiştirmek: Önce söylendiğinden başka türlü konuşmak.
Ağız eğmek: Yalvarmak, minnet etmek. Beğenmemek, küçümsemek, bir kimsenin sözlerini alaylı biçimde tekrarlamak.
Ağız kalabalığı: Çabuk söylenen ve birbirini tutmayan, gelişigüzel sözler.
Ağız kavafı: Satıcılar gibi, insanı kandırmak için çok söz söyleyen.
Ağız kahyası: Birinin adına rastgele söze karışan ya da onun söz söylemesini engelleyen kimse.
Ağız tamburası çalmak: Sözle avutmaya çalışmak.
Ağız yapmak: Duygularının, düşüncelerini olduğundan başka türlü gösterecek yolda dil kullanmak.
Ağza düşmek: Dedikodu konusu olmak.
Ağza tat, boğaza feryat: Miktarı pek az olan yenecek şey.
Ağızdan ağza: Herkes birbirine söyleyerek.
Ağzı açık ayran delisi: Yeni gördüğü her şeye alık alık bakan.
Ağzı çiriş çanağına dönmek: Ağzı kuruyup acılaşmak.
Ağzı gevşek: Sır tutmaz.
Ağzıyla kuş tutsa: Ne yapsa, ne kadar çaba ve ustalık gösterse...
Ağzı kulaklarına varmak: Çok sevinmek.
Ağzı laf (lakırdı) yapmak: Bir konuyu etkili bir biçimde anlatacak güçte olmak.
Ağzı pek (ağzı sıkı): Sır çıkmaz.
Ağzı sulanmak: İmrenmek.
Ağzı süt kokmak: Çok genç ve toy olmak.
Ağzı teneke kaplı: (teklifsiz konuşmada) Çok sıcak ya da çok acı şeyleri kolaylıkla içebilen ya da yiyebilenler için şaka yollu söylenir.
Ağzı torba değil ki büzesin (alemin, herkesin): Dedikodunun önüne geçilemeyeceğini anlatır.
Ağzı var, dili yok: Pek sessiz, uysal, yumuşak huylu, kendi halinde bir kimseyi tanımlamak için söylenir.
Ağzı yanmak (bir şeyden): Zarar ve kötülük görmek, dersini almak.
Ağzına abdestle almak: Bir şeyi saygıyla, değer vererek anmak.
Ağzına bir parmak bal çalmak: Birini tatlı sözlerle ya da şöyle böyle bir iyilikle oyalamak.
Ağzına bir zeytin verir, altına bir tulum tutar: Yaptığı küçük iyiliklere karşılık büyük çıkar bekler.
Ağzına geldiği gibi: Enini sonunu düşünmeden, rastgele, ölçüp biçmeden.
Ağzına gem vurmak: Susturmak, söyletmemek.
Ağzına taş almış: Söze karışmayıp susanlar için kullanılır.
Ağzında bakla ıslanmamak: Hiç sır saklamamak.
Ağzından girip burnundan çıkmak: Diller dökerek, kırk dereden su getirerek birini kandırmak.
Başına (ensesine) vur, ağzından lokmasını al: Uysal, sessiz ve olaylar karşısında tepki göstermeyen kimseler için söylenir.
Ağzının kaytanını çekmek: (argo) Şom ağızlı olmak.
Ağzının perhizi yok: Ağzına geleni söyler.
Açıklama: