ARKADASLAR KÜLTÜRÜMÜZDE ÇAY VE KAHVEYA BAKIŞ ACISI NEDİR İLE İLGİLİ BİR KOMPOZİSYON YAZINIZ ŞİMDİDEN TEŞEKKÜR EDERİM​

Cevap :

Cevap:

   İstanbul’da ilk çayhaneler ve kahvehaneler Beyazıt ve Şehzadebaşı semtlerinde açıldığı bilinmektedir. Sultan II. Abdülhamid döneminde mevcut berber dükkânları yerlerini yavaş yavaş Batılı anlamdaki berber dükkânlarına terk etmeye başlamıştır. Açılan bu berber dükkânlarına perukâr denilmiştir. Bu mekânlar zaman içinde edebi ve siyasi tartışmaların yapıldığı ve birlikte çay içilen yerler haline gelmeye başlamıştır.

         

        Osmanlı’da çay ve çayhane kültürü hakkında Tarih ve Düşünce dergisinin 45. Sayısında K. Kuzucu’nun yazdıkları çayın hayatımıza nasıl etkilediğini açıkça göstermektedir. “Orta Asya Türklerinin çay ve çayhane kültürlerinin, üzerinde çalışılmaya değer bir konu olduğunu vurgulayan Thierry Zarcone, Buhara Hanlığı’nın başkentindeki çayhanelerin gündelik hayatı renklendiren sosyokültürel etkilerini hayranlıkla anlatmaktadır… Özellikle II. Abdülhamid döneminde Direklerarası çayhanelerinin sayısında büyük artış meydana geldi. 1900’e doğru Direklerarası caddesindeki 60 dükkândan en az yirmi beşi, yani % 40’tan fazlası çayhane ve kahvehane idi… Direklerarası çayhaneleri iki sütun arasına sıkışmış dar dükkânlar oldukları için çoğunlukla ihtiyaca cevap veremezdi. Kullanım alanını genişletmek için mahalli yönetimden izin alındıktan sonra tabure ve sekiler revakların altına çıkartılır; kapalı ve küçük dükkâncıklar böylece birden bire genişlerdi.

         

Açıklama:

umarım yardımcı olur

Türk kahvesi kültürü ve geleneği, kahvenin İstanbul’da kahvehanelerde servis edilmeye başlandığı 16. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Geleneğin, tadını eşsiz yapan ve sosyalleşmeye katkıda bulunan, iki ünlü yönü vardır.
Bir içecek türü olarak, Türk kahvesinin, özel hazırlama teknikleri vardır ve yıllar öncesine dayanan bu teknikler günümüzde hala kullanılmaktadır. Kahve hazırlamada kullanılan geleneksel yöntemler, sanatsal değeri olan, cezve, fincan, havanlar gibi özel araçların ve gümüş takımlarının gelişimine yol açmıştır. Zaman gerektiren hazırlama teknikleri sayesinde, Türk kahvesi damağınızda uzun süre tadını ve tazeliğini bırakır. Diğer çeşit kahvelerden daha yumuşak, aromalı ve yoğundur. Türk kahvesini kendine özgü olan aroması, telvesi ve köpüğüyle diğer kahvelerden ayırmak oldukça kolaydır.


Türk kahvesi sadece bir içecek değil aynı zamanda, sosyalleşmek için kültürel boşlukları, toplumsal değerleri ve inançları bir araya getiren toplumsal bir çalışmadır. Türk kahvesinin sosyalleştirme rolü, İstanbul’da, dikkat çeken dekorasyonlarıyla, ilk kahvehanelerin açılmasına dayanmaktadır. Kahvehaneler o zamanlarda ve hala, insanların kahve içtiği, sohbet ettiği, haber paylaştığı, kitap okuduğu ve sosyalleştiği yerlerdir. Gelenek başlı başına misafirperverlik, arkadaşlık, nezaket ve eğlence sembolüdür. Tüm bunlar ünlü Türk atasözü ‘bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.’ ile belirtilmiştir. Bu söz, kahvenin, Türk kültüründe ne kadar önemli olduğunu ve Türk kültürünün ne kadar içine işlemiş olduğunu göstermektedir.

Türk kahvesi kültürü, Türkiye’de toplumun her bir üyesi tarafından uygulanmaktadır; özelikle aileler, kap kacak üreticileri, kahvehanelerdeki usta-çıraklar, işçiler, kahve telvesi satıcıları bu gelenekle ilgilenmektedir. Ayrıca ülkemizi ziyaret eden turistler bu geleneği Türk hayat tarzının bir sembolü olarak görmektedir. Bu gelenek bütün Türk toplumu tarafından kültür mirasının bir parçası olarak görülüp, her kültür ve kültürlerarası seviyeden birey tarafından paylaşılmaktadır. 16. yüzyılda Türk toplumuna tanıtıldığından beri kahvehaneler, en küçük yerleşim yerlerinde bile açılmıştır. Bu, Türk kahvesinin geçmişten günümüze artarak devam eden talebin bir kanıtıdır. Bir ya da daha fazla kahve takımı olmayan bir Türk evini hayal etmek neredeyse imkânsızdır. Aslında diğer içeceklerden farklı olarak Türk kahvesi, kahve içenlerin ve geleneği uygulayanların kahve içme isteğinden ziyade Türk hayat tarzının bir sembolü olarak algılanmaktadır. Bu nedenle, Türk kahvesi ve geleneği, Türk toplumunun her seviyesinden bireyler arasında güçlü bir sosyal etkileşim sağlamaktadır.

Türk kahvesi kültürü ve geleneğine ilişkin bilgi, yetenek, uzmanlık ve törenler, ailenin tüm üyeleri tarafından ağızdan ağza anlatılarak, gözlemleme ve katılım yoluyla, gayrı resmi bir şekilde korunur. Bir Türk ailesinde doğan biri, önceki nesillerden Türk kahvesi hazırlama yollarını doğal bir şekilde öğrenip, bunu Türk hayat tarzının bir unsuru olarak benimser. Ailenin yanı sıra, kültürel mesafe olarak kahvehaneler bu geleneğin profesyonel olarak aktarıldığı bir ortam hazırlar. Tarihsel olarak kahvehaneler kahvenin evlerdeki yurtiçi tüketiminden önde geldiğinden, kahvehaneler bu gelenek için vazgeçilmezdir.

Kahvenin asıl hazırlanma şekli birçok ve oldukça detaylı adım ve yetenek gerektirir. Öncelikle, taze kavrulmuş kaliteli kahve çekirdekleri (isteğe göre) toz haline gelen kadar, havan veya öğütücü içinde öğütülür. Sonra, isteğe bağlı olarak, kahve, soğuk su ve şeker cezveye koyulur. Kahve ocağın üzerine yerleştirilip, yüzeyde köpük oluşacak şekilde pişirilir. Son olarak, bir bardak su ve Türk lokumuyla servis edilir. Güzel bir tada ulaşmak, kahvenin kavrulma şekli ve derecesi gibi bazı yetenekler gerektirir. Bütün kahve çekirdeklerini eşit bir şekilde kavurup biraz beklemek çok önemlidir.

Türk kahvesi hazırlama usulü, genel tüketimin ve kültürel değerin işareti olan, belirli bir tanıtım stratejisi olmadan, aileler ve kahvehaneler tarafından öğrenilir ve sürdürülür.

Türk hayat tarzındaki derin etkisiyle Türk kahvesi, misafirperverlik ve arkadaşlığın işareti olarak kültürde merkezi bir rol oynar. Özel konuklara, saygılarını göstermek için, günlük hayatta kullanılanlardan daha özenli ve özel fincanlarla kahve sevisi yapılır. Gelenek, her kesimden insana nüfuz eder ve ‘Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane‘ Türk atasözünde de ifade edildiği gibi daha önceden var olan sosyal ilişkilere bahane olarak adlandırılır. Kahve içmek için arkadaşları davet etmek, samimi bir sohbet ya da günlük olayları paylaşma ihtiyacının bir göstergesidir. Yaygın bir gelenek olarak, kahveyi içtikten sonra, fincan ters çevrilir, bir dilek tutulur, fincan tabağının üzerine ters bir şekilde koyulur ve kurumaya bırakılır. Bir eğlence aracı olarak, kahve fincanının içindeki anlaşılır şekiller falcılık ‘kurallara’ göre yorumlanır.

Türk kahvesi, nişanlanma törenleri, tatiller, sosyalleşme toplantıları gibi bazı sosyal olayların her zaman vazgeçilmez bir parçasıdır. Ekonomik kriz nedeniyle yokluk döneminde bile kahve tüketimi, Türk kahvesi geleneği vazgeçilemez ve derin bir kültürel alışkanlık olduğu için, kahve çekirdeğinin yeri nohut, yabani fıstık, tohum gibi sahte tahıl türleriyle değiştirilerek aynı kalmıştır.

Türk kahvesinin edebiyat üzerinde muazzam bir etkisi vardır; bu nedenle bu geleneğe ilişkin işlevleri ve duyguları tarif etmek için sayısız şiir ve şarkı yazılmıştır. Gelenek aynı zamanda tasavvuf şiirlerinde, dinsel törenlerde, minyatür el sanatları ve resimlerde yer almaktadır. Bu nedenle gelenek Türk kültüründeki toplulukların ve grupların kimlik ve süreklilik duygularını destekler.

Türk kahvesi içmek veya servis etmek her zaman diğer bireylerle bir sosyal etkileşim şeklidir. Türk kahvesinin belli bir tarzının olması, her nerede ve her ne zaman olursa olsun kişi Türk kahvesi içerken diğer insanlarla geçirdiği mutlu anları her zaman hatırladığından, Türk kahvesini özgün ve diğer içeceklerden farklı yapar. Kahvehanelerin açılmasıyla insanlar kahveyi tanımaya başlamıştır. Kahvehaneler sadece kahve içmek için bir yer değil aynı zamanda yazarlar, şairler, ressamlar dahil, farklı kültürel, sosyal, meslek dallarından gelen insanların sohbet ettiği, dertlerini paylaştığı, gazete okuduğu, sosyal ve politik sorunları tartıştığı, şiirlerini, edebiyatlarını, sanat eserlerini sergilediği ya da boş zamanlarında satranç veya tavla oynadığı, kültürel mesafe olarak da işlev görür. Kahvehaneler bilgi paylaşımının, sosyalleşme ve iletişimin desteklendiği yerler olarak sürdürülmüş ve devam ettirilmiştir.
Türk kahvesi kültürü ve geleneği, geleneği kuşatan değerler ve törenler tüm bireylere açık olduğu için kültürel çeşitlilik ve insanın yaratıcılığını desteklemektedir. Gelenek, insanın yaratıcılığı için verimli bir zemin hazırlar ve Türk kahvesi yapımında kullanılan özel araç gereçlerin yapıldığı sanatçılık geleneği çevresinde insan potansiyeli oluşturur. Kahve öğütücü, kahve fincanları, tepsiler, soğutucular, havanlar, el değirmenleri, cezve, kahve çömleği, özel kaplar gibi birçok araç gümüş gibi değerli materyallerden yapıldığı için sanatsal değeri farklı kılmakta ve özgün sanat eserleri oluşturmaktadır ve insanlar bunları antika adı altında özel koleksiyonlarında sergilemeyi tercih etmektedir. Yazılar kahveyi, kahvehaneleri ve kahve sanatını; edebiyat, el sanatı, şarkı sözleri vb. için ilham kaynağı haline getirmekte ve kahvehanelere kültürel çeşitlilik ve insan yaratıcılığı için eşsiz yerler olarak değer katmaktadır.

Türk kahvesi kültürü ve geleneği 2013 yılı itibariyle ülkemiz adına UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesine kaydedilmiştir.