Cevap :
en kısası bu
Ahmet Ümit'in Bab-ı Esrar adlı romanını okudum edebiyat sınavı dolayısıyla bunun yazısını yazmıştım linki veririm aşağıya...
Neyse konumuza dönelim öncelikle okuyanlar için birkaç yorumla başlayalım... Kitap gerçekten tuhaf bir ingiiliz kadın geliyor ve ne hikmetse her şey onun önüne seriliyor o kadar konyada vb oturan insanlar ancak piyango bizim Karen'a çıkıyor. Yazar da bunu anlamış olacakki kitabın sonunda olayların var olup olmadığı ile ilgili bilinmeze sürüklüyor. Bu polisler fazla arka sokaklar kokmuyor mu? (Ah seni cahil Anıl adam polisiye yazarı)... Evet sınırlı kültürümle yaptığım yorumlar sizi sıktıysa karakterler hakkında genel bilgilerle başlayalım: Karen Kimya Grenwood: İngiltere gelen sigorta eksperi. Babası konyalı bir mevlevi ama onu yıllar önce terk etmiş. Ayrıca çok iyi türkçe konuşmaktadır. Mennan Fidan: Miss Karen'ın çalıştığı sigorta şirketinin Konya yetkilisi. İmam hatip mezunu , saf , iyi kalpli adam... Ziya Kuyumcuzade: Yanan Yakut Otelin sahibi, hırslı bir iş adamı babasıyla zıt bir karakteri öyleki babası ona mirasını bile bırakmıyor. Komiser Zeynep: Cinayet büro'da komiserdir , İstanbul'dan yeni tayin olmuştur. Komiser Ragıp: Zeynep'in üstü Nigel: Karen'ın uzatmalı sevgilisi (nişanlısı) her neyse... Kalp cerrahı Poyraz Efendi: Karen'ın babası konyalı bir mevlevidir. Şu an Pakistan'da yaşamaktadır. Kızını bıraktığı için semaya kalkamaktadır yani huzursuzdur,mutsuzdur. Serhat Gokgöz: Ziya'nın yanında çalışan güvenlikçi görünüşte ancak eski bir sabıkalı ve deli yılmazın çetesinde görev almaka... Kadir Gemelek: Mennan'ın çocukluk arkadaşı... Yakut Otel yangınından yaralı kurtulmuş yangının tek bağımsız şahidi. Ancak deli gözüküyor, ifadesi onaylanmıyor. Solak Kamil: Eski sabıkalı ailesini doğrayarak öldürmüş ama afla çıkmıştır. Şimdi bir turizm acentesinde şoförlük yapıyor. Hala bazı yasadışı işler yapıyor ve yüzbaşı yılmaz tarafından öldürülüyor. Yüzbaşı Yılmaz: Deli Yılmaz olarakta bilinir. Güneydoğu'da bulunduğu zaman yaptığı yasa dışı işler nedeniyle ordudan atılır ve hapse girer hapisten sonra hapisten sonra Konya'da çete kurar. İzzet Efendi: Poyraz efendinin eski arkadaşı mevlevi, kuyumcu Şah Nesim: Poyraz efendinin mürşidi birlikte Pakistan'a yerleşirler Susan: Karen'ın annesidir. Asi ruhlu bir insandır. Yakut Otel yanmıştır. Sigorta şirketi de 3 milyon poundluk tazminatı ödemek durumunda kalmıştır. Şirket bunda bir komplo olduğunu düşünerek işi enine boyuna araştırması için Miss Karen'ı gönderiyor. Miss Karen başında beri buraya gelip gelmemek konusunda kararsızdır. Rüyalarında tuhaf tuhaf sesler duyar görür. Şemş-i Tebrizi türbesinin etrafında gizemli bir adam ona bir yüzük verdi. Bu yüzük kanayan bir yüzük çıktı. Makalat'taki hikayeye göre bu kanayan yüzük düğümlenmiş huzursuz gönülden alınmış taşlaşmış yürektir. Karen 'ın hayali çocukluk arkadaşı Sunny Şems çıktı. Yakut otel yangının kundaklama olduğu ortaya çıktı ama kanıtlanamadı. Ancak Cavit ve Ziya'nın ölümüyle 3 milyon pound sevilen bir isme İzzet efendiye kaldı. Şems'e niye peşindesin der Karen oda ben sana değil babana yardım ediyordum der. Babası semaya kalkamamaktadır kalbindeki düğüm nedeniyle. Yani kızını unutmamıştır bıraktığı için üzgündür hala... Kızı onu affeder ve yüzüğü verir babası huzura erer ve semaya kalkar. Herkes huzurludur. Karen uyandığında bir telefon gelir babası ölmüştür. Huzurludur. Babam beni unutmadı o hikayedeki adam gibi der... Şems ve Mevlana arasında mürşid mürid ilişkisi vardır. Mevlanayı mevlana yapan Şems'tir. Aşık maşuku olmadan eksiktir. (bu tarz şeyler kitapta çok gez geçiyor) Şems Kimya'yı Alaaddin'le olan ilşkisi yüzünden öldürüyor. Aleaddin de sonra 7 yandaşıyla Şemsi... Geçmiş karakterler: Aladdin: Mevlana'nın küçük oğlu kimya'yı sevmektedir. Şems'ten haz etmemektedir. Bahaddin Veled: Mevlananın büyük ve melek(!) oğlu Kimya: Mevlana'nın evlatlığı onu Şems'le evlendiriyor.Ama o şems'i sevmiyor. Kira hatun: Mevlana'nın karısı Böyle bir kitap işte benden bu kadar... Ama bence okumalısınız. not: Mevlana ve Şems'i karaktere yazmadım çünkü hepimizin malumu şahıslar...
BAB-I ESRAR--- Ahmet ÜMIT
Yediyüzyıldır süren bir sevda; Şems-i Tebrizi ile Mevlana.Kısaca belirtmek gerekirse tarihin oldugu gibi insanların kaderleri de tekerrürden ibarettir diyebilirz. Neden mi? Çünkü; Ban-ı Esrarı okuyunca bu tada varacaksınız.
Babası konyalı annesi annesi ingiliz olan bir bayanın Konyada çıkan bir otel yangını üzerine exper olarak incelemeye göndermesinin üzerine başlayan ve Miss Karen'in başından gecen mistik olayları anlatan ve kaderi ile yüzleşmesini anlatan bir roman ahmet ümitin kaleminden akıcı anlatımıyla....
Hz Şems, Hz Mevlâna’ya “söyle bakalım Bâyezid Bestâmi mi daha büyük, Peygamber mi büyük?” diye sordu. Böyle bir soruyu sıradan bir adam soramaz, Bâyezid Bestâmi bir İslam Velîsi, Peygamber ile nasıl kıyas edilir? diyerek, Hz Mevlâna derhal attan indi, ve “elbette bu tartışılmaz. Bâyezid “bana daha çok ver ya Rabbi derken Resulullah ise aman ya Rabbi ben seni hakkıyla bilemedim ben seni anlatamam senin tanıdığın gibi sana hamd ediyorum derdi, tabii Bâyezid bir bardak su gördü, Resulullah deryanın içindeydi” dedi. Bu izah Şems’in çok hoşuna gitti. Ama Hz Mevlâna Bâyezid’i Resulullah’in ayakları dibinde secde ederken gördü ve zaman diliminden atlayarak mânâya geçmekle neler olacağının farkına vardı. Hz Şems’e “misafirim olun” diyerek davet etti. Hz Şems “Sen benim kahrımı çekemezsin” diye cevap verdi. “Olsun elimizden geleni yaparız” diyerek, aldı evinin baş köşesine misafir etti. Bir gün, Hz Şems, Hz Mevlâna’ya “bir testi şarap getir” dedi. Hz Mevlâna “hayhay” diyerek bir Rum meyhanesine gitti. Bir testi şarap istedi. Şarabı aldı cübbesinin kollarının arasına koydu, tam çarşının ortasında testi düştü kırıldı. O an Hz Mevlâna’nın geçirdiği NEFS FIRTINASINI hesap etmek çok güç… Hadis hocası ve rektör olan bir kişinin şarap testisi taşıması anlaşılamaz… Bütün halk koşup geldiğinde yere dökülen şarap gülsuyuna dönüşmüştü. Bütün çarşı gülsuyu kokuyordu… Hz Mevlâna bir şarap daha almak için şarapçıya gittiğinde şarapçı elini ayağını öperek, kelime-i şahadet getirerek, “Sultanım senden sonra dükkanımdaki bütün şarap küpleri gülsuyu oldu” dedi ve müslüman oldu. Hz Mevlâna büyük bir coşkuyla Hz Şems’in yanına gitti.
Babası konyalı annesi annesi ingiliz olan bir bayanın Konyada çıkan bir otel yangını üzerine exper olarak incelemeye göndermesinin üzerine başlayan ve Miss Karen'in başından gecen mistik olayları anlatan ve kaderi ile yüzleşmesini anlatan bir roman ahmet ümitin kaleminden akıcı anlatımıyla....
Hz Şems, Hz Mevlâna’ya “söyle bakalım Bâyezid Bestâmi mi daha büyük, Peygamber mi büyük?” diye sordu. Böyle bir soruyu sıradan bir adam soramaz, Bâyezid Bestâmi bir İslam Velîsi, Peygamber ile nasıl kıyas edilir? diyerek, Hz Mevlâna derhal attan indi, ve “elbette bu tartışılmaz. Bâyezid “bana daha çok ver ya Rabbi derken Resulullah ise aman ya Rabbi ben seni hakkıyla bilemedim ben seni anlatamam senin tanıdığın gibi sana hamd ediyorum derdi, tabii Bâyezid bir bardak su gördü, Resulullah deryanın içindeydi” dedi. Bu izah Şems’in çok hoşuna gitti. Ama Hz Mevlâna Bâyezid’i Resulullah’in ayakları dibinde secde ederken gördü ve zaman diliminden atlayarak mânâya geçmekle neler olacağının farkına vardı. Hz Şems’e “misafirim olun” diyerek davet etti. Hz Şems “Sen benim kahrımı çekemezsin” diye cevap verdi. “Olsun elimizden geleni yaparız” diyerek, aldı evinin baş köşesine misafir etti. Bir gün, Hz Şems, Hz Mevlâna’ya “bir testi şarap getir” dedi. Hz Mevlâna “hayhay” diyerek bir Rum meyhanesine gitti. Bir testi şarap istedi. Şarabı aldı cübbesinin kollarının arasına koydu, tam çarşının ortasında testi düştü kırıldı. O an Hz Mevlâna’nın geçirdiği NEFS FIRTINASINI hesap etmek çok güç… Hadis hocası ve rektör olan bir kişinin şarap testisi taşıması anlaşılamaz… Bütün halk koşup geldiğinde yere dökülen şarap gülsuyuna dönüşmüştü. Bütün çarşı gülsuyu kokuyordu… Hz Mevlâna bir şarap daha almak için şarapçıya gittiğinde şarapçı elini ayağını öperek, kelime-i şahadet getirerek, “Sultanım senden sonra dükkanımdaki bütün şarap küpleri gülsuyu oldu” dedi ve müslüman oldu. Hz Mevlâna büyük bir coşkuyla Hz Şems’in yanına gitti.