ayrılanlar için şiirinin incelenmiş hali

Cevap :

http://www.cevaplar.org/index.php?content_view=3568&ctgr_id=93  burda var

Derinden derine ırmaklar ağlar,  

Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,  

Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,  

Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.  

 

"Göynünü Şirin'in aşkı sarınca  

Yol almış hayatın ufuklarınca,  

O hızla dağları Ferhat yarınca  

Başlamış akmağa çoban çeşmesi..."  

 

O zaman başından aşkındı derdi,  

Mermeri oyardı, taşı delerdi.  

Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.  

Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.  

 

Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu,  

Kerem'in sazına cevap veren bu,  

Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...  

Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.  

 

Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,  

Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,      

Ateşten kızaran bir gül arar da,

Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,  

 

Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,  

Tarihe karıştı eski sevdalar.  

Beyhude seslenir, beyhude çağlar,  

Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...   

                              Faruk Nafiz ÇAMLIBEL

Faruk Nafiz Çamlıbel, sadece edebiyat ile uğraşmamıştır. Aynı zamanda oyun yazarı, romancı ve deneme yazarıdır. Bu yüzden şiirleri geniş kitlelere hitap eder. Dolayısıyla özellikle şiirde ün kazanmıştır.

Çamlıbel, Türk şiirine sade üsluplu şiirler kazandırmıştır. Sade, anlaşılır, canlı ve akıcı bir şiir dili oluşturmuştur. Kısacası halkın anlayabileceği tarzda şiirler yazmıştır.

Yukarıdaki şiirin konusu aşktır. Fakat günümüz manasıyla bilinen aşk değildir. Burada hakiki aşktan bahsediliyor. Hakiki aşkın talep edilmediğinden yakınılıyor.

Şiirin başlığı ile tema arasında sıkı bir ilişki var. Çoban çeşmesi, genellikle dağda, yerleşim yerlerinden uzakta bulunur. Şair, çeşmenin yalnızlığı ile aşk arasında bir bağlantı kurmuş. Artık aşkın dilinden anlayan kimse kalmamış. Ve yanık yüreklere seslenir: "Ey suyun sesinden anlayan bağlar, ne söyler şu dağa çoban çeşmesi." Artık hakiki aşkın sesini duyan kalmamış. Hâlbuki bu aşk ile Ferhat dağları delmişti. Böylece aşkın adı dillere düşmeye başladı. Her gönül ehli ondan kana kana içmeye başladı. Onun kimseye mihneti yoktu. Çünkü hakiki taliplisi çoktu. Sayısız yanık yolcunun gönlüne ferahlatıcı suyunu serpti.

Aslı, kesret yollarında, yolunu kaybedince, ona hak yolunu gösteren oydu. Kerem sazın tellerine dokununca onu Aslı'ya haber veren yine oydu. Hangi gözden yaş akıyorsa sebebi bu aşktı. Yıllarca kurumadan aktı durdu. Heyhat! Şimdi Leyla gelin oldu, Mecnun ise mezara girdi. Taliplisi kalmadı bu aşkın. Bir susuz yolcu artık yok. Bu garip aşk, yanık bir gönül bulmanın ümidiyle ilden ile, dilden dile gezmekte. Kalmadı eski sevdalar, gözler ağlamayı unuttu. Sanki yalanmış yaşanmış aşklar. Şu hale bak ki boşu boşuna akar aşk çeşmesi.

Açık, sade ve çok içten bir şiir. İnsanın yüreğini hüzünle neşelendiren ve aynı zamanda maziyi hayal alemimize taşıyan mısralardan meydana gelmiş.. Hangimiz hakiki aşkın özlemini duymamaktayız ki! Şimdi ise aşk, dile düşmüş, ahlaksızlık aşka kefen biçmiş. Uzak diyarlara kovulmuş aşk ve uzaktan uzağa garip gönüllere seslenir. Aşka susamış gönüllerin, aşkın çeşmesinin sesini duyması ve ondan kana kana içmesi dileğiyle.