Cevap :
Osmanlı Devleti'nin XVI.yüzyılda bir "cihan devleti" özelliği kazandığı bilinmektedir. Bu görünüş, siyasî, askerî ve malî yönden olduğu kadar hukukî bakımdan da desteklenmiş ve özellikle bu sonuncu keyfiyet, çağa damgasını vurmuştur. XVI. yüzyıla Kanunî Sultan Süleyman çağı denilmesi de bu anlayışı gözler önüne serer.
1520'de Osmanlı tahtına çıkan Sultan Süleyman'ın "Kanunî" sıfatıyla anılması, başka bir açıdan dönemin vasfını tayin eder. Buraya kadar sözünü ettiğimiz bu yaygın ve popüler kanaat, acaba tam olarak nasıl değerlendirilmelidir? Tebaası tarafından "Kanunî" sıfatıyla anıldığı belirtilen Sultan Süleyman'ın kanun yapıcılığı nasıl anlaşılmalıdır? Bu muhteşem çağın, hususiyle "Kanunî" sıfatı ile özdeşleşmiş olmasının hukukî boyutu nedir? Acaba o yönüyle Sultan Süleyman'ın şahsında bir "mit" mi ortaya çıkmıştır? Bütün bu suallerin cevaplarının verilmesi, Osmanlı tarihinin bütünlüğü içinde 46 yıl süren Sultan Süleyman döneminin önem ve mahiyetini yerli yerine oturtacak nitelikte görülmektedir.
Süleyman'dan önce
Bilindiği gibi, Osmanlı Devleti'nin bir cihan devleti/imparatorluk haline gelişi, müesseseleri ile teşkilâtlanıp kuvvetli bir merkez�� idareye sahip kılınması, Fatih Sultan Mehmed döneminde gerçekleşmiştir.İslâmî kaynaktan beslenen örf hukuku, şer'î hukuk ile birlikte uyum içerisinde. Yıldırım Bayezid döneminde geliştirilmiş, II. Murad ve özellikle Fatih Sultan Mehmed zamanında mütekâmil halini alarak yaygın şekilde tatbik edilmiştir. Merkezî otoriteyi kuvvetle temin için, devlet teşkilâtında ve mevcut kanunlarda yeni hamleler gerçekleştirmek isteyen Fatih, mutlak otoriteyi hâkim kılarak Örf hukukunu ön plana çıkarmıştır. Böylelikle Osmanlı hukuk telâkkisi ve kanunları, kendine has özellikleriyle yerleşip süreklilik kazanmıştır.Fatih'in biri devlet teşkilatına, idare, maliye ve ceza sahalarına, diğeri toprak meselelerine ve halkın durumuna dair kanunları toplayan iki kanunnâmesinin kısmen sistemli ve resmî bir nitelik taşıdığı kabul edilmektedir. Öte yandan, malî sahalarda kanun vasfım taşıyan hüküm ve yasak nâmeler de bir araya getirilerek, uygulamalara esas olmak üzere, derlenmiştir. Fatih'in teşkilat kanunnâmesinin başında yer alan "Bu kanunname atam-dedem kanunudur ve benim dahi kanunumdur, evlâd-ı kirâmım nesilden nesile bununla âmil olalar" şeklindeki ibare, Osmanlı hukuk sistemindeki "kanun-ı kadîm" anlayışını ve bunun geçmişten geleceğe uzandığını gözler önüne serer.