Cevap :
Van - van gölü canavarı
Van şehri Anadolu'nun en büyük kapalı havzası olan Van Gölü kıyısında toprakları verimli, akarsuları bol, iklim koşulları oldukça elverişli bir yerleşim merkezidir. Şehirde bulunan tarihi kalıntılardan yola çıkarak şehrin tarihi M.Ö. 7000 yıllarına kadar götürülür ve Urartulardan kalma olduğu söylenilir. Urartuların başkentliğini de yaptığı belirtilen ilin o zamanki adının Tuşba olduğu söylenilir.Van'ı 1995 yılından beri konuşulan il durumuna getirense Van Gölü Canavarı'dır. Görgü tanıklarınca; Van Gölü'nde yaşadığı belirtilen, cinsiyeti bilinmeyen yaratığa daha var olup olmadığı anlaşılmadan kimseye de bir zarar vermemişken neden canavar denmiştir oda anlaşılamamıştır. 1995 yılına kadar görülmeyen hatta adı bile duyulmayan Van Gölü Canavarı birdenbire ortaya çıkar. Başlangıçta bin kişi kadar olan Van Gölü Canavarı'nı gördük diyenlerin sayısı zamanla artar. Bunun üzerine yetkililerce Van Gölü'ne bilirkişi gönderilir. Sonuçta Van Gölü Canavarı'nın olmadığı sonucuna varılır. Bir çok görgü tanığı olduğunu iddia edenlere birde video Van Gölü Canavarı görüntüleri eklenir. Bu video görüntüleri efsaneyi ispat için incelemeye gönderilir. Buradan gelen raporda görüntülerin Van Gölü Canavarı efsanesini desteklemediği sonucuna varılır. Çünkü canavarın Van Gölü'nde su yüzeyinde hareket ettiği görülmesine rağmen kamera hiç bir zaman sola yani canavarın gittiği yöne kaymamaktadır. Bundan da solda canavarı çeken bir motorun olabileceğinden bahsedilerek görüntülerin mizansen olduğu belirtilir.
hasan dağı-aksaray
Hasan Dağı’na adını veren Hasan Dede eski zamanlarda bu dağ üzerinde yaşamış ve çevrede saygınlık kazanmış bir kişi olarak biliniyor. Bazıları Hasan Dede’nin Danişmentoğullarının komutanlarından biri olduğunu ve Haçlı seferleri sırasında II. Kılıçarslan ile birlikte çeşitli savaşlara katıldığını belirtiyorlar. Bazıları ise Hasan Dede’yi bir evliya olarak görüyorlar.
Bölgede Hasan Dede ile ilgili olarak anlatılan bir de efsane var. Bu efsaneye göre Hasan Dede, dağın üzerinde tek başına yaşayan bilge bir kişidir. Aksaray’dan Ali Baba adlı bir derviş ile yakın arkadaşlığı vardır. Ali Baba Aksaray’da bir hamamda çalışmaktadır. Bir gün Ali Baba Hasan Dede’yi ziyarete gider. Mendilinin içinde bir avuç kor vardır. Sohbetleri süresince kor için için yanar ancak mendile bir şey olmaz. Aradan zaman geçer bu sefer Hasan Dede, Ali Baba’yı ziyaret etmek üzere Aksaray’a gider. Mendilinin içinde Hasan Dağı’ndan aldığı bir avuç kar vardır. Ali Baba ile hamamda uzun uzun konuşurlar bu süre içinde mendildeki kar hiç erimeden öylece kalır. Bir ara Hasan Dede’nin gözü hamamdan çıkan kadınlara takılır. O andan itibaren mendildeki kar erimeye başlar. Bunun üzerine Ali Baba Hasan Dede’ye bakar ve şöyle der;
“Hasan Dede, dağ başında ermişlik hüner değildir.
Asıl hüner güzel kadınlar arasında ermiş kalabilmektir.”
Ali Baba’nın bu sözleri sonradan yörede halk arasında bir özdeyiş gibi uygun durumlarda kullanılır. Hasan Dede ölümünden sonra mezarının bu dağın zirvesine yapılmasını vasiyet eder. Ölümünden sonra vasiyeti üzerine mezarı dağın zirvesine yapılır. Bu dağ o günden itibaren Hasan Dağı adı ile anılmaya başlar. Bugün Hasan Dağı’nın zirvesine çıkanlar, zirvedeki krater çukurunun batı sırtı üzerinde Hasan Dede’nin taşlarla çevrilmiş mezarını görebilirler. Bu mezarın yanında birkaç mezar daha vardır. Ancak diğer mezarların kimlere ait olduğu konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır.
erciyes dağı efsanesi-kayseri
Erciyes Dağının eteklerinde yaşayan Ercişler Kabilesi Beyinin Kızı Ciş Hatun çok güzel bir genç kızdır. Günlerden bir gün dağın eteklerine çok uzak diyarlardan bir delikanlı gelir. Ciş Hatunu görür ve görür görmez ona aşık olur. Babasından istemeye karar verir.
Kökleri olan Horasan Uluları Alp’ler ile Beyden kızı isterler. Bey delikanlının mertliğini dürüstlüğünü beğenir. Ancak bir şartı vardır onu yerine getirirse kızını vereceğini söyler. Bulundukları dağın zirvesinde yaşayan ve ateş üfleyen bir ejderha vardır. Bunu öldürmesi yok etmesi kaydıyla kızını verebileceğini söyler.
Bu arada Ciş Hatunun da yüreğine aşk ateşi düşmüştür. Delikanlı Ciş Hatunu almak için getirdiği hediyeleri bir sandık ile konağa takdim eder ve bu şartı kabul ettiğini bildirir. Ancak Ciş Hatun oraya çıkanın geri gelmediğini alev üfleyen Dağ tarafından yakıldığını bilmektedir. ‘Delikanlıya “Sakın zirveye çıkma, çıkarsan o ateşte yanarsın” diye yalvarır. Ancak delikanlı dinlemez her şeyi göze alarak Ciş Hatunla evlenmeyi böylece hak edeceğini söyler ve yola koyulur. Ardından da Çiş Hatun Eryiğitin getirdiği Sandukayı içindeki hediyeleri ve ayakkabıları alarak onun peşine düşer. Bu günkü Yanık Dağ denilen yerde onu yakalar ve tekrar yalvarır, ancak razı edemez.
Bunun üzerine Sandukayı içindekileri ve ayakkabılarını Yanık dağda bir mağaraya bırakırlar Ciş Hatun gelinlik elbisesini giyer ve birlikte yola koyulurlar. Zirveye yaklaştıklarında alevler birden bire artar ve üstlerine gelmeye başlar. Delikanlı hemen atılır ve Alev Canavarı onu bir anda yutar. Ciş Hatun arkada duvağı ve beyaz giysileriyle yetişir yiğidini kurtarmaya çalışır. Bu esnada onun da ayağı dağın alevinin içine doğru kaymaya başlar. Aşağı doğru ayağı kayarken gelinliğin duvağı dağın üzerinde kalır ve beyaz bir örtü olur. Ciş Hatun da Dağın zirvede kaybolur. Alev Dağı Onu da yutar ama dağın tepesindeki beyaz örtü hep orada kalır. ..