Cevap :
Surat asmak: Kaşlarını çatıp yüzüne küskün bir ifade vermek.
Surat bağlamak: Şişmanlayıp yüzü irileşmek.
Suratı bir karış: Öfkeli ve somurtkan.
Surat mahkeme duvarı: Utanmaz, sıkılmaz.
Surata bak süngüye davran: Birinin çirkinliğine yada asık suratına işaret etmek için söylenir.
Suratı değişmek: Bir kimseye karşı tavrını sertleştirmek.
Suratı kasap süngeriyle silinmiş: Utanması, sıkılması kalmamış.
Suratına bakanın kırk yıl işi rast gitmez: Yüzünden uğursuzluk akıyor.
Suratına indirmek: Tokat atmak.
Suratından düşen bin parça olur: Çok somurtkan.
Suratını ekşitmek: Yüzünü ekşitmek.
z bulmak: Birinden gördüğü ilgi ve yakınlıktan biraz şımarmak.
Yüz çevirmek: Gösterdiği ilgiyi kesmek.
Yüz göz olmak: Biriyle gereksiz yere aşırı derecede senli benli, laubali olmak.
Yüz kızartıcı: Utandırıcı, utanılacak.
Yüz suyu dökmek: Onurunu sarsacak derecede yalvarmak.
Yüz surat davul derisi (yüz surat hak getire, yüz surat mahkeme duvarı): Hiç utanması olmayanlar için söylenir.
Yüz sürmek: Aşırı sevgi göstermek için yere eğilmek.
Yüz tutmak: Bir şeye yönelmek, olmaya doğru gitmek.
Yüz verince astar istemek: (deyiminin anlamı) Kendisine bir şey verilmesinde cüret alarak daha çoğunu istemek.
Yüz vermek: İlgi, yakınlık göstermek.
Yüzü ak olsun: Sağ olsun anlamında kullanılır.
Yüzü kalmamak: Bir kimseden, önceden pek çok ricada bulunduğu için yeni bir şey istemeye sıkılmak.
Yüzü kasap süngeriyle silinmiş: Hiç utanması olmayan.
Yüzü kızarmak: Utanmak, sıkılmak.
(Bir şeye) Yüzü olmamak: 1. O şeye dayanamamak. 2. Yüzü kalmamak.
Yüzü pek: Sıkılması olmayan.
Yüzü sıcak: Görüldüğünde insanın iradesini gevşeten.
Yüzü sirke satmak: Yüzünde hoşnutsuzluğunu gösterir bir anlam olmak.
Yüzü suyu hürmetine: Onun büyük yada güzel hatırı için.
(Bir şey yapmaya) Yüzü tutmamak: Haklı da olsa, saygı duyduğu, sıkıldığı için karşısındakini kıracak bir davranışta bulunmaktan çekinmek.
Yüzü yazılı kalmak: Olduğu gibi, hiç dokunulmadan kalmak.
Yüzü yere gelmek: Bir başkasının davranışından onun hesabına utanç duymak.
Yüzü yok (olmamak): Bir şey istemeye yada yapmaya cesareti yok.
Yüzü yumuşak: Kendisinden yapılan dilekleri incelikle karşılayan, geri çeviremeyen.
Yüzünden akmak: Yüzünden çok belli olmak.
Yüzünden düşen bin parça olmak: Öfke yada küskünlükten ileri gelen can sıkıntısıyla suratı asık olmak.
Yüzünden kal damlıyor: Sağlığı yüzünün renginde belli.
Yüzünden okunmak: Hal ve hareketlerinden anlaşılmak.
Yüzüne gözüne bulaştırmak: Bir işi beceremeyerek bütün bütün karıştırmak, bozmak.
Yüzüne kan gelmek: Sağlığı yerine gelmek, benzinin solgunluğu geçmek.
Yüzüne tükürseler yağmur yağıyor sanır: Çok arsız ve onursuz.
Yüzüne vurmak (çarpmak): Ayıplayarak kusurunu yüzüne karşı söylemek.
Yüzünü ağartmak: Beğenilir iş yapmak, iş ve davranışlarıyla yakınlarını utanacak duruma düşürmemek.
Yüzünü buruşturmak (ekşitmek): Yüzüne öfke yada hoşnutsuzluk gösteren bir biçim vermek.
.
,
Yüz göz olmak: Biriyle gereksiz yere aşırı derecede senli benli, laubali olmak. Yüz kızartıcı: Utandırıcı, utanılacak. Yüz suyu dökmek: Onurunu sarsacak derecede yalvarmak. Yüz surat davul derisi (yüz surat hak getire, yüz surat mahkeme duvarı): Hiç utanması olmayanlar için söylenir. Yüz sürmek: Aşırı sevgi göstermek için yere eğilmek. Yüz tutmak: Bir şeye yönelmek, olmaya doğru gitmek. Yüz verince astar istemek: (deyiminin anlamı) Kendisine bir şey verilmesinde cüret alarak daha çoğunu istemek. Yüz vermek: İlgi, yakınlık göstermek. Yüzü ak olsun: Sağ olsun anlamında kullanılır. Yüzü kalmamak: Bir kimseden, önceden pek çok ricada bulunduğu için yeni bir şey istemeye sıkılmak. Yüzü kasap süngeriyle silinmiş: Hiç utanması olmayan. Yüzü kızarmak: Utanmak, sıkılmak. (Bir şeye