Cevap :
Koşuk
Eski Türkler yılda bir kez, belli dönemlerde, "sığır" adını verdikleri kutsal av törenleri düzenlerlerdi. "Şölen" adı verilen ziyafetlerde ve kazanılan savaşlardan sonra bütün boyların erkekleri bir araya gelerek eğlenirdi. Bu eğlencelerde söylenen, genellikle aşk, doğa ve yiğitlik konularını işleyen, "kopuz" adı verilen çalgı eşliğinde söylenen şiirlere "koşuk" adı verilir. Hece vezniyle söylenen bu şiirlerde genellikle yarım kafiye kullanılmıştır. Dörtlük nazım birimiyle yazılan bu şiirlerin uyak düzeni (aaab cccb dddb) şeklindedir. Koşuk; söyleyiş biçimi, söylenme ortamı, zamanı ve şekil özellikleri bakımından, Âşık edebiyatı nazım şekillerinden koşma ile büyük benzerlikler göstermektedir.
b. Sagu
Eski Türklerde sevilen, sayılan bir kişinin ölümünden sonra düzenlenen cenaze törenine "yuğ töreni", bu törenlerde söylenen şiirlere "sagu" adı verilmiştir. Sagular da koşuklar gibi "kopuz" eşliğinde söylenmiştir. Ölen kişinin yiğitliğini, yaptığı işleri, değerini anlatan, ölümünden doğan acıyı dile getiren sagular, bir tür "ağıt"tır. Sagular, sanat kaygısından uzaktır. Samimi bir dille söylenmiştir. Sagular, koşuk nazım şekliyle söylenir. Divan-ı Lûgati't Türk'te yer alan Alp Er Tunga sagusu, bu türün önemli bir örneğidir. Bu sagunun tamamı on iki dörtlüktür. Sagular, sözlü edebiyat döneminin ürünlerindendir. Sagunun Halk edebiyatındaki karşılığı ağıttır. Geçmişte bu şiirlerde, ölen bir devlet adamının, bir kahramanın veya sevilen herhangi bir kimsenin ölümünden duyulan bir üzüntü dile getirilirken, günümüzde ise her insan için söylenebilmektedir. Bu dönemde Türk boylarında "kam, baksı, oyun, ozan, şaman" gibi isimlerle anılan bir sanatçı tipi var ki, bunlar, sadece sanatçı kimliğine sahip değildir. Bu kişiler; hâkimlik, müzisyenlik, bilim adamlığı, din adamlığı, hekimlik, büyücülük, bilgelik, sanatçılık gibi pek çok özelliğe sahipti. "Sığır, şölen, yuğ" gibi törenlerin baş aktörleri bu şairlerdi. Bunlar törenleri idare ederler, törenlerin niteliğine göre sagu, koşuk ve destanlar söylerlerdi. İşte ozan adıyla bilinen bu sanatçılar, sözlü edebiyat ürünlerini özel zamanlarda kopuz eşliğinde söylerlerdi. Bu ürünler zamanla tören ortamlarından ayrılarak bağımsız bir şekilde söylenmeye başlamış ve böylece halk edebiyatının ilk örnekleri oluşmuştur