Cevap :
Just Already Yet Kullanımı / Konu Anlatımı » VIP İngilizce bu sayfaya gir
JUST Cümle Örnekleri
Bir eylemin kısa bir süre önce yapıldığını veya tamamlandığını belirtir. Just fiilden önce gelir. (deminyeni vb.şeklinde tercüme edilebilir.)
Don’t touch the wall! I’ve just painted it.
(Duvara dokunma. Yeni boyadım.)
I don’t think she knows what’s happening here. She’s just waken up.
(Burada neler olduğunu bildiğini sanmıyorum. Daha yeni kalktı.)
Please wait just a moment! --> Lütfen bir dakika bekleyin!
The patient should do just what the doctor ordered. --> Hasta doktor ne talimat veriyorsa olduğu gibi yerine getirmeli.
The play has only just started. --> Oyun henüz başladı.
She is just the same as any other housewife else. --> O diğer ev kadınlarıyla tıpatıp aynı.
Can't you just say hello like a normal person? --> Sen de normal bir insan gibi sadecemerhaba diyemez misin?
Ali did it just to prove that point. --> Ali bunu sadece şu noktayı kanıtlamak için yaptı.
She has just turned 20. --> O henüz yirmiyi bitirdi (yirmi oldu).
He would have to come just at that moment. --> Onun tam o anda gelmesi gerekir.
Tonight I just wanted to be with my girl friend. But she preferred going out with a group of women. --> Bu gece yalnızca kız arkadaşımla birlikte olmak istedim. Fakat o bir grup kadınla birlikte çıkmayı tercih etti.
I was just about to leave. --> Ben tam ayrılmak üzereydim.
That's just what I was going to say. --> Bu tam da benim söylryrcrğim şey.
Thr twins look just like each other. --> İkizler tam manasıyla birbirlerine benziyorlar
I am invited you to diner. Come just as you are. --> Seni akşam yemeğine davet ettim. Olduğun gibi gel!
You are so beautiful just as I expected. --> Sen beklediğim kadar güzelsin.
Your ideas are interesting. But you are reacting just as I thought. --> Fikirlerin ilginç. Fakat tam düşündüğüm gibi tepki veriyorsun!
The birds are singing on the trees. just listen! --> Kuşlar ağaçlarda şakıyor. Yalnızca dinle!
If you want to have a pleasure in watching film; don't eat pop-corn just watch the film. --> Eğer film izlemekten keyif almak istiyorsan; patlamış mısır yeme sadece filmi izle.
Just Married! --> Yeni Evli!
ALREADY Cümle Örnekleri
Bir eylemin beklenenden daha önce yapıldığını ifade eder. Alreadyfiilden önce geldiği gibi vurgulama için cümlenin sonunda da yer alır. (zatenşimdiden vb. şeklinde tercüme edilebilir.)
“When will you clean the car?” “I’ve already cleaned it.”
(“Arabayı ne zaman yıkayacaksın?” “Zaten yıkadım.”
“It’s quite early. Has tom already left?”
(Saat bayağı erken. Tom şimdiden çıktı mı?”
I am already late I must fly. --> Zaten geç kaldım uçmam lâzım.
We have already heard enough of that. --> Zaten onun hakkında duyacağım kadarını duydum. (Onun hakkında zaten yeteri kadar şey duydum)
If Internet wouldn't already exist it would have to be invented. --> Eğer internet çoktan var olmasaydı icat edilmesi gerekirdi.
Take out the cake from oven; it is baked enough already. --> Keki fırından al; çoktan yeterinde pişti.
The house was already burnt. --> Ev önceden yanmıştı.
We have already gained much. --> Biz çoktan/zaten epey kazandık.
We are not there already aren't we?. --> Biz daha önce burada bulunmamıştık değil mi?
Are you back already? --> Sen önceden dönmüş müydün?
I prefer tea to coffee as you know already. --> Önceden de bildiğin gibi çayı kahveye tercih ederim.
Day was already dawning. --> Gün çoktan battı.
Ali has already seen Pelin. --> Ali daha önce Pelin'i görmüştü.
We haven't already seen Pamukkale. --> Biz Pamukkale'yi daha önce görmemiştik.
In order to make better english irregular verbs have to be learnt as already mentioned. --> İngilizceyi daha iyi hâle getirmek için önceden de belirtildiği üzere düzensiz fiiller öğrenilmeli.
We had to give up the research which we have already undertaken. --> Daha önce üstlendiğimiz araştırmadan vazgeçmek zorundayız.
Philosophy supports what we already knew or changes. --> Felsefe şimdiye kadar bildiklerimizi destekler ya da değiştirir.
When he was writing his article the crisis had already begun. --> O makalesini yazarken kriz çoktan başlamıştı.
If you have received my letter you already know them. that I do not deserve them. --> Eğer mektubumu aldıysanonları biliyor olmalısın.
She has already received two letters. --> O daha önceden iki mektup almıştı.
They already had five daughters so that one more did not make much difference. --> Zaten beş kızları vardı bir tane daha olması pek bir fark yaratmadı.