Cevap :
Konar-göçer Türkler, Osmanlı'nın son dönemlerine kadar yerleşik düzene geçmeden göçebe hayatı yaşayan Tüklere verilen genel addır.
Hayvancılıkla uğraşırlardı. Sürülerinin peşinde yazın yaylalara ya da serin yerlere, kışın ise daha sıcak bölgelere göç ederlerdi.
Tarihçi Cevdet Türkay, “Başbakanlık arşiv belgelerine göre, Osmanlı İmparatorluğu'nda; Oymak, Aşiret ve Cematlar” isimli eserinde bu konar-göçer Türklerin yaşadıkları coğrafyayı ve aldıkları adları ayrıntısı ile anlatmaktadır.
YörüklerKonar göçer Türkler günümüzde daha çok Yörükleri tanımlamaktadır.Yörükler Ege'de Aydın ilinden başlayıp Burdur,Antalya,Karaman ,Mersin,Adana,Osmaniye, doğu'da Kahramanmaraş ve Adıyaman dolaylarına kadar göçebe olarak sürüleriyle yaşamaktadırlar. sözlü kültürleri çok zengindir.Türkiye'de en az devlet yardımı,eğitim,hastane hizmetleri ve buna benzer sayamadığım yerleşik hayatın tüm nimetlerinden faydalanamamaktadırlar.Sürüleri ,develeri , kıl çadırları,eski türk geleneklerini günümüzde en saf haliyle yaşayan insanlar yörüklerdir.Onlara dağların efesi ,yılmaz bekçileri demek yanlış olmaz anadan atadan ne görüldüyse en doğal haliyle o yaşanır.Aydın deve güreşleri önemli bir gelenektir ve turizm potansiyeli yaratmaktadır.
Tarihte Anadolu Göçebe Türk boyları: Türkmen,Tahtacı,Manav,Avşar,Yörük ve Bozulus Türklerinden oluşmakta idi.Osmanlı devletinin zorunlu iskan ve yerleştirme politikaları sebebiyle toroslar,akdeniz,çukurova ve halep dolaylarında konar göçer biçiminde yaşayan kışları kışlakta sıcak yerlerde çukurova ve halep civarında yazları ise sürüleriyle birlikte daha çok toroslarda geçiren yörük,avşar ve türkmen boylarının 18 yüzyıl ve 19 yüzyılda zorunlu iskanları sonucunda bir çok olay sürgün ve ölümler yaşanmıştır.Bu dönemde yaşanan olaylara karşı Dadaloğlu ve Karacaoğlanşiirlerinde söyleşilerinde karşı durmuş Ferman Padişahınsa Dağlar Bizimdir Deyimiyle günümüze ulaşmışlardır.Avşar Elleri ağıt'ıda meşhurdur.
Ayrıca bakınız Dadaloğlu Karacaoğlan Yörükler Avşarlar Türkmenler Manavlar Tahtacı Bozulus Türkleri...............................................................................Yerleşim Durumuna Göre Osmanlı Toplumu
1.Şehirliler Hakkında Bilgi Veriniz?
Şehirlerde yaşayan halk; askeriler, tacirler, esnaf ve diğerleri olmak üzere dört grupta incelenebilir.
Ticaretle uğraşan kişilere, tacir ya da tüccar deniliyordu. Bu işleri küçük beldelerde yapanlara ise esnaf deniyordu.
Bir tarafın sermaye, öteki tarafın emek koymasıyla kurulan ve MUDAREBE adı verilen ortaklıklar, tacirlere sanayici özelliği de kazandırmıştı.
İpek sanayisinin gelişmesiyle Bursa hem Osmanlı hem de Avrupalı tüccarların bu alandaki merkezi oldu. Edirne ise kumaş üretiminde ve ticaretinde önemli bir merkez durumuna geldi.
Günümüzde de kullanılan Kapalıçarşı, İstanbul’un önemli bir ticaret merkezi olmuştu. Şehirlerde ticaretin yapıldığı bu gibi yerlere bedesten denirdi. Tacirler devlete gümrük, damga ve mizan adlarıyla anılan vergiler öderlerdi.
Esnaflar uğraştıkları iş alanlarına göre teşkilatlanmışlardı. Bu teşkilatlara lonca deniyordu. Fütüvvet ve Ahilik geleneklerinin devamı durumundaki loncalar, kendi aralarında sıkı bir hiyerarşik düzen içindeydiler. Lonca kurallarına göre herkes istediği işi istediği yerde yapamazdı. Belirlenmiş olan kurallarla esnaf her açıdan denetlenirdi. Loncada çeşitli görevliler vardı. Şeyh: Başkan olarak dini ve ahlaki lider olmanın yanında,ustalıktan çıraklığa kadar törenleri de yönetirdi. Kethüda: Devletle ilişkileri yürütüyordu. Yiğitbaşı: Kedhüda’nın yardımcısıydı. Pazardan ham madde alır, eşit şekilde esnafa dağıtırdı. Ehli Hibre: Her loncada bulunan iki uzman kişi. Bunlar loncada bilirkişi görevini yaparlardı.
Diğer gruplarda yer alan insanlar, bulundukları sosyal, ticari ve üretim faaliyetleriyle diğer gruplardan farklıydı. Bu grubu oluşturanlar, Osmanlı topraklarında ticaret yapmak amacı ile bulunan yabancı tüccarlar, gezginler ve başka ülkelerin temsilcileriyle, köyden şehirlere göç ederek, işsiz duruma düşen kişiler ve seyyar satıcılardı.
Osmanlı topraklarında bulunan yabancı tüccarlara, gezginlere ve temsilcilerine amanname verilirdi. Amanname, bu kişilerin Osmanlı topraklarında güvenliğinin sağlanmasının devlet tarafından garantiye alındığını gösteren bir belgeydi.
2.Köylüler Hakkında Bilgi Veriniz?
Osmanlı ekonomisinin temeli tarımdı. Tarım yapılan topraklar devletin malıydı ve bu topraklara miri toprak denirdi. Devlete ait olan bu tarım toprakları, çiftlik denilen bölümlere ayrılarak köylüye dağıtılırdı.
Toplum yaşantısının gereği olarak, şehirlere uzak olan köylerde yaşayan insanlar diğer hizmetleri de kendi aralarında bölüşümle yaparlardı.
3.Göçebeler(Konar-Göçerler) Hakkında Bilgi Veriniz?
Konar-göçerler, belli bir yerleşim alanı olmayan, yaz ve kış aylarında yaylak ve kışlaklar arasında gidip gelerek yaşayan insanlardır. Göçebelere, konar-göçer ya da Yörük deniliyordu. Göçebelerin devletle olan ilişkilerini boy beyleri düzenlerdi. Türklerde Bey, Araplarda şeyh olarak adlandırılan boy beylerinin yardımcılıklarını kethüdalar yapardı.
Temel geçim kaynakları hayvancılıktır. Devlete ait haymana adı verilen otlakları kullanmaları nedeniyle kışlak ve yaylak resimleri(vergi) öderlerdi.
Osmanlı Devleti’nin göçebeleri toprağa yerleştirmek istemesinin sebepleri:
a)Düzenli vergi alınması,
b)Asker toplanması,
c)Göçebeler ile yerleşik halk arasındaki çatışmaların durdurulması,
d)Tarım alanlarının genişletilmesidir.
Günümüzde de azda olsa göçebelere(Yörüklere) rastlanılmaktadır.