Husuf Ve Kusuf namazları hakkında bilgi (kısa olmasın doğru düzgün cevpa verin yoksaa şikayett ederimm)



Cevap :

KÜSUF VE HUSÛF NAMAZI

 

(K.S.F) Kökünden "küsûf" ve (H.S.F) kökünden "husûf" sözlükte; güneş ve ay tutulmasını ifade eden iki mastar. Küsûf; daha çok güneş tutulması, husûf ise, ay tutulması için kullanılır. Küsûf, astronomi ilmi bakımından; güneş ışıklarının tamamının veya bir bölümünün, gündüz, güneşle dünya arasına ay'ın gölgesinin girmesiyle dünyanın belli bir yöresine ulaşamamasıdır. Husûf ise, geceleyin ay ışığının tamamının veya bir bölümünün, dünyanın gölgesinin güneşle ay arasına girmesi yüzünden dünyaya ulaşamamasından ibarettir. Bu iki terim, birbirinin yerine de kullanılabildiği için, bunlara "iki küsûf" veya "iki husûf" da denilmiştir.

Küsûf ve husûf namazı İslâm hukukçularının büyük çoğunluğuna göre müekked sünnettir. Yalnız Hanefî ve Mâlikîler husûf namazım mendûb görürler. Kur'ân'da şöyle buyurulur: "Gece, gündüz güneş ve ay, O'nun varlığını gösteren âyetlerdendir. Güneşe veya ay'a secde etmeyiniz. Bütün bunları yoktan var eden Allah'a secde ediniz" (Fussilet, 41/37). Bu âyet-i kerîme, ay ve güneş tutulması sırasında, bunları yaratan Allah için namaz kılmaya işaret etmektedir.

Hz. Peygamber, (s.a.s) oğlu İbrahim vefat ettiği zaman üzülmüştü. Aynı günde güneşin tutulması üzerine bazı. insanların, güneşin de Hz. Muhammed'in üzüntüsüne ortak olduğunu öne sürmesi üzerine, Allâh'ın elçisi şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz güneş ve ay, Allâh'ın âyetlerinden iki âyettir. Herhangi bir kimsenin ölümü veya dünyaya gelmesi yüzünden tutulmazlar. Siz onların tutulduğunu gördüğünüz zaman, tutulma sona erinceye kadar namaz kılınız ve dua ediniz" (Buhârî, Küsûf, 1,3,8,13,15,17; Müslim, Kusûf, 10; Ahmed b. Hanbel, IV, 249, 253; eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, III, 326).

Küsûf namazı, mukîm veya misafir olsun, beş vakit namazla yükümlü olan erkek ve kadınlar için meşrûdur. Çünkü küsûf ve husûf namazında Rasûlüllah (s.a.s)'in uygulaması böyle olmuştur. Bu namaz ezan ve kametsiz kılınır. Bir münâdî sadece "essalâtü câmia= namaz toplayıcıdır" diye seslenir (eş-Şevkânî, a.g.e., III, 325). Cemaatle veya tek tek, gizli veya açık okunarak, hutbeli veya hutbesiz kılınması mümkün ve caizdir. Ancak bu namazın mescidde ve cemaatle kılınması daha fazîletlidir.

Deprem, fırtına, yıldırım düşmesi, şiddetli yağmur, dolu, kar ve salgın hastalık gibi felâket zamanlarında, cemaatsiz olarak, diğer namazlar gibi iki rek'at namaz kılmak mendub'tur. Burada küsûf namazına kıyas yapılmıştır (Zeylaî, Nasbu'r-Râye, II, 234, 235).

Hanefilere göre küsûf namazı, bayram, cum'a ve nâfile namazlar gibi iki rek'attan ibarettir. Ezansız, kametsiz, hutbesiz kılınır ve her rek'at; bir rükû ve iki secdeli olur. Delil, Ebû Davud'un naklettiği şu hadistir: "Rasûlüllah (s.a.s) iki rek'at namaz kıldı ve rek'atlarda ayakta duruşları (kıyamı) uzun yaptı. Sonra geri döndü, güneş açılınca da şöyle buyurdu: "Bunlar, Allah'ın kendisiyle kullarını korkuttuğu belgelerdir. Bu gibi mucizeleri gördüğünüz zaman, farz namazlardan en yeni kıldığınız namaz gibi namaz kılınız" (Buhârî, Küsuf, 6, 14; Müslim, Küsûf, 21, 24; Ebû Dâvud, İstiskâ, 3, 4).

Çoğunluk İslâm hukukçularına göre, küsûf namazı iki rek'at olup, her rek'atte iki kıyâm, iki kırâat, iki rükû ve iki secde bulunur. Sünnet olan okuyuş şöyledir: İlk kıyamda Fatiha'dan sonra, Bakara sûresi veya ona denk bir sûre, ikinci kıyamda Fatiha'dan sonra, bundan daha az, üçüncü kıyamda Fatiha'dan sonra, daha da az, dördüncü kıyamda yine Fatiha'dan sonra, bir öncekinden daha az miktarda Kur'ân okunur. Kıyamda ilk okuyuştan sonra rukûya varılır, sonra doğrulur ve ikinci okuyuşu yapar, sonra yine rukûya varılır ve secdeye gidilir. İlk rukûda yaklaşık yüz, ikincide seksen, üçüncüde yetmiş ve dördüncüde elli âyet okuyacak kadar "Sübhanallah= Allâh'ım seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim" der (Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuh, 1405/1985, II, 399). Çoğunluğun bir rek'atta iki rüku için dayandığı delil şu hadistir. Abdullah b. Amr şöyle demiştir: Hz. Peygamber (s.a.s) zamanında güneş tutulduğunda "namaz toplayıcıdır" diye nidâ olundu. Rasûlüllah (s.a.s) bir secdede iki rükû yaptı, sonra ayağa kalktı, tekrar bir secdede iki rükû yaptı. Sonra güneş açıldı. Hz. Aişe şöyle dedi: Bu namazın rükûundan daha uzun hiç rükû yapmadım. Secdesinden, daha uzun hiç bir secde de yapmadım" (eş-Şevkânî, a.g.e., III, 325).

Ebû Hanîfe'ye göre, imam, küsûf namazında okuyuşu gizli yapar. İbn Abbas şöyle demiştir: "Rasûlüllah (s.a.s) ile küsûf namazı kıldım. O'nun kıraatinden bir harf bile işitmedim" (Zeylaî, Nasbu'r-Râye, II, 232). Husûf namazı ise, münferid olarak ve gizli okuyuşla kılınır. İmam Muhammed ve Ebû Yusuf'a göre ise İmam Küsûf namazında sesli okur. Çünkü Hz. Âişe, Rasûlüllah (s.a.s)'in böyle bir namazda sesli okuduğunu söylemiştir (eş-Şevkânî, a.g.e., III, 331; Zeylaî, a.g.e., II, 232; bk. İbnü'l Hümâm, Fethu'l-Kadir, 432-436; el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanâyi: I, 281-282, Meydânî, el-Lübâb, I, 121).

 

Küsûf ve Hüsûf Namazları (Güneş ve Ay Tutulması Esnasında Namaz)

Güneş tutulmasına küsûf, ay tutulmasına hüsûf denir. Peygamberimiz oğlu İbrâhim'in öldüğü gün güneş tutulması üzerine şöyle demiştir: "Ay ve güneş Allah'ın varlığını ve kudretini gösteren alâmetlerdir. Bunlar hiç kimsenin ölümünden veya yaşamasından/doğmasından dolayı tutulmazlar. Ay veya güneş tutulmasını gördüğünüz zaman, açılıncaya kadar namaz kılın, dua edin" (Buhârî, "Küsûf", 1, 15).

Güneş tutulduğu zaman, ezansız ve kametsiz olarak, en az iki rek`at olmak üzere toplu olarak namaz kılınır. İmam her rek`atta normal namazlara göre daha uzun ve açýktan kıraatte bulunur. Namazdan sonra imam kıbleye karşı ayakta veya cemaate dönük şekilde oturarak dua eder. Cemaatle kılınmadığı durumlarda bu namaz tek başına da kılınabilir.

 

Küsûf namazının sünnet olduğu ve cemaatle kılınmasının daha faziletli sayıldığı konusunda müctehidler arasında görüş birliği bulunmakla birlikte, hüsûf namazının sünnet olup olmadığı ve cemaatle kılınıp kılınmayacağı tartışmalıdır.

Ebû Hanîfe ve Mâlik, ay tutulması güneş tutulmasından daha fazla olduğu halde Peygamberimiz'in bu sebeple namaz kılmadığını öne sürerek, hüsûf namazının sünnet olmadığını söylemişlerdir. Ancak böyle bir durumda tek başına iki rek`at namaz kılınabilir, müstehaptır. Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel'e göre ise hüsûf namazı da küsûf namazı gibi sünnettir, cemaatle kılınır.

Şiddetli rüzgâr, aşırı yağmur, aşırı soğuk ve benzeri durumlarda, bunların can ve mal kaybına yol açabilecek doğal âfete dönüşmemesi için dua etmek ve bu anlamda iki rek`at namaz kılmak güzel (müstehap) bulunmuştur. Nitekim Peygamberimiz şiddetli bir rüzgâr estiğinde şöyle dua etmiştir:

"Allahım! Senden rüzgârın en hayırlısını, rüzgârla gönderdiklerinin en hayırlısını isterim. bu rüzgârın kötülüğünden, bu rüzgârdakilerin kötülüğünden ve rüzgârla gönderdiğin şeylerin kötülüğünden sana sığınırım" (Tirmizî, "Da`avât", 48, 88; Müslim, "İstiska", 15).

Bu durumlarda namaz ve dua, tabiat olaylarının insanlarda ve çevrede hâsıl edebileceği olumsuz etkilere karşı Allah'tan yardım dileme mahiyetindedir.