Cevap :
FEDAKARLIK
—Bulutlara baksana ne kadar güzeller! Sanki pamuk gibi böyle atlasan üstüne… Atlasan sanki gömülüvereceksin içlerine! Atlamaktan korkmasam, pamuk olduklarına yürekten inansam keşke…
—Bulut mu ne bulutu arkadaş görmüyorsun değil mi? Hiç görmedin de zaten. Benim yüreğim yanıyor burada, sen bana kalmış bulutlardan bahsediyorsun. Beni nasıl anlayabilirsin ki zaten? Tamam, boş ver ben böyle iyiyim.
Adımlarını sıklaştırdı. O kadar hızlı yürüyordu ki bağırmak zorunda kaldım ona.
—Kimse kimseyi anlayamaz ki! Sen de beni anlamadın! Neden bulutlardan bahsettiğimi anlayamadın!
Durdu. Arkasına döndü ve gülümsedi. Yanına gittim koşarak. Ona sıkıca sarıldım. Şimdi anlıyorduk birbirimizi; sözcükler yetersiz kalınca bazen vücut dili devreye girmeliydi. Sarıldık; anlaştık.
—Biliyorum. Korktuğum için ilişkimin bittiğini biliyorum. Ve onun doğru insan olduğuna yürekten inanmadığım için bu ilişkiyi kurtaracak bir şey yapmadığımı biliyorum. Sen haklısın arkadaş. Atlamaktan korkmasaydım, yürekten inansaydım keşke. Sen beni hep anladın arkadaş ben de seni anladım, anlayabildiğimce. Ama şüphelerim vardı hep. Bu yüzden yine yapmamam gerekeni yaptım; sana kızdım; bitirdim!
Ağlayarak konuştuğu için yarısını anlayamamıştım. Ama ne önemi vardı; belli ki pişmandı. Her zaman ki gibi pişmandı. Aslında bir önemi olduğundan şüpheliyim; doğru olsa da olmasa da inanmak lazımdı belki. Umursamadan yaşamak mı denirdi buna? Bilemiyorum.
—Korkma artık. Korkman gerektiğinde ben sana söylerim.
Güldü. Bu aramızdaki bir şakaydı. Moralimiz bozulduğunda birbirimize böyle söylerdik. Böylece güvende hissederdik kendimizi. İnsanlar böyle işte; kandırıyorlar kendilerini sürekli. Belki inanarak, belki inanmayarak… Ama sonuç aynı: Kandırılmak; kendin tarafından... Onu kandırmak istedim; kendisine değil de bana kızsın diye.
—Hadi gel, bulutlara gidelim!
—Olur, bana korkmam gerekirse söyle tamam mı?
—Merak etme. Hiç gerekmeyecek.
Onlar barıştı, ilişkileri düzene girdi. Belki de iyi yapmıştım onu kandırmakla. Onu inandırdım, onun korkularını sildim. Sonuç olarak yine üzülecek ama en azından aklının bir köşesinde ‘Acaba bulutlar pamuk olabilir mi?’ diye bir soru olmayacak. Bulutların sadece bir arada duran anlamsız su damlacıkları ve ya su kristalleri olduğunu öğrenecek. Atlayacak! Ama 3. kattan atlamaktansa, en yukarıdan atlayacak çünkü sonunda alacağı hasar, aynı olacak. Ne fark eder ki en azından öğrenmiş olacak. Ve kendine değil, bana kızacak; onu kandıran bendim çünkü ama insan başkalarını daha kolay affediyor. Kendini ise bir ömür affedemiyorsun ve ben sırf bu yüzden kendimi asla affedemeyeceğim. Arkadaşım için bulutları keşfettim. Ama umuyorum ki onlar, gerçekten de pamuklardır.