Bağdaşıklığa uymayan cümlelere örnek veriniz ve açılamayınız?



Cevap :

Bir cümlede veya metinde, kelimelerin dil bilgisi kurallarına göre bir araya gelmesi ve kullanılmasına bağlaşıklık denir. 

Geleceğini annemden duydum.==> “Onun geleceğini annemden duydum.” ve ya “Senin geleceğini annemden duydum.

Yarışmada birinci olduğuna sevindim. ==> “Senin yarışmada birinci olduğuna sevindim.” Ya da “Onun yarışmada birinci olduğuna sevindim.” 

Eklerin eksik veya yanlış kullanılmasına ve bundan doğacak anlatım bozukluğuna engel olur.

Bu çocuklar fakir ülkenin, savaş nedeniyle gerekli eğitimi alamayan çocuklardır.==>Bu çocuklar fakir ülkenin, savaş nedeniyle gerekli eğitimi alamayan çocuklarıdır.

Senin en sevdiğim yanın derslerine düzenli çalıştığındır. ==> Senin en sevdiğim yanın derslerine düzenli çalışmandır.

Bir cümlede veya metinde, kelimelerin dil bilgisi kurallarına göre bir araya gelmesi ve kullanılmasınabağlaşıklık denir.

 

Örneğin; "Arkadaşımın kitabını çok sevdiğim için dolabımda saklıyorum." cümlesini ele alalım. Bu metinde "arkadaşımın kitabı" dil bilgisi kuralına görebelirtili isim tamlamasıadını alır. Konuşan veya yazan kişi metinde ifade edilen göstergeyi söylemek istiyorsa bu tamlamayı kurmak zorundadır. Bu tamlamanın kurulması ise yerleşik dil kurallarına bağlıdır. Bu kural değişmez; isterse konuşan ve yazan kişi birinci göstergeyi başka göstergelerle değiştirebilir. Örneğin; arkadaş yerine dost, kardeş öğretmen, anne vs. diyebilir ama bu tamlamalarda da ayn�� çekim eklerini kullanmak zorundadır. Gene aynı kişi "sevdiğim için" edat grubunu kullanacaksa bu metinde "için" edatını "sevdiğimden sonra getirmek zorundadır. Yani kişi metni şöyle kuramaz, kurduğu zaman bununla bir ileti sağlayamaz:

"Arkadaşımın kitabını sevdiğim çok için dolabımda saklıyorum."

Dikkat edilirse bu metinde "çok" kelimesi ancak isim ve sıfatları nitelediğinde kullanılabilir ve böylece dil bilgisi kurallarına uymuş oluruz. Dile ait bu kurallar bizden önce vardır ve dile yerleşmiştir.

Bundan dolayı metni şöyle oluşturamıyoruz:

"Arkadaşımın çok kitabını için sevdiğim dolabımda saklıyorum."

Bu örnekten de anlıyoruz ki bağlaşıklık ilkesinin bozulması bağdaşıklık ilkesini de bozar. Konuşan veya yazan kişi, kelimeleri kullanmada bağlaşıklık ilkesine göre bağdaşıklıkta daha serbesttir. Çünkü anlamlı olan her bağdaşıklık ona bir serbestlik getirir. Ancak kişi gene de göstergeler arasında sonsuz sayıda bağdaşıklık kuramaz. Bu, teorik olarak mümkünse de işlevsel değildir.

 

Örnek:
Tanrı Kulundan Dilediklerim

Tanrı kulu iyi adam değildir... 
Tanrı kulu iyi değildir adam... 
Tanrı kulu adam değildir iyi...
Tanrı kulu adam iyi değildir... 
Tanrı kulu değildir adam iyi... 
Tanrı kulu değildir iyi adam... 
iyi Tanrı kulu adam değildir... 
İyi Tanrı kulu değildir adam... 
İyi adam değildir Tanrı kulu... 
İyi adam Tanrı kulu değildir... 
İyi değildir adam Tanrı kulu... 
İyi değildir Tanrı kulu adam... 
Adam Tanrı kulu iyi değildir... 
Adam Tanrı kulu değildir iyi... 
Adam iyi değildir Tanrı kulu... 

Etkinlik
Yukandaki metinden anlamlı bağdaşıklıktan seçiniz ve bulduklarınızı tema, söyleyiş ve yapı bakımından birbiriyle karşılaştırınız.

Bu metin, şairin "Tanrı Kulundan Dinlediklerim" adlı eserinden alınmıştır. Dört kelimeden oluşan metinde şair kelimelerin yerlerini değiştirerek onlarla yeni kombinasyonlar kurmaktadır. Ancak meydana gelen bağdaşıklıklardan bazılanşiirsel bir yapı kazanırken, bazılan saçma, anlamsız hatta hiç amaçlanmayan bir tema oluşturmaktadır. Sanatçılara bu anlamda sonsuz bir imkân veren dil göstergeleri, bir araya gelirken öncelikle sanatçının söylemek istediğiyle uygunluk gösterip göstermediğine bakılır. Çünkü aslolan, dilin, her türlü düşünce ve duyguyu ifade etme imkânı vermesidir. İkinci olarak şair, dili kullanırken yerleşmiş kuralların dışına çıkamaz. Çünkü dil; oturmuş, geleneği, kuralları olan bir yapıdır. Kişinin kurduğu bağdaşıklıklar hem kendi arasında hem metin düzeyinde birbiriyle ilgili olmak zorundadır.

Kelimeler, metin içindeki değerini, diğer kelimelerle kurduğu ilişkiden alır. Bu, satranç tahtasındaki taşların, değerini diğer taşlarla kurduğu ilişkiden almasına benzer. Satranç taşlan ile dama da oynayabiliriz. Ancak "şah" artık şah olmaktan çıkmıştır ve taşların önemlilik sırası sebebiyle değerleri de değişmiştir. Dama taşlan ile satranç da oynayabiliriz. Ancak o zaman şah ve fili karıştırmak da kolaylaşacaktır.

Bu örneği bir metne uygularsak; karşımıza, alışılmış bağdaştırma ile alışılmamış bağdaştırmanın, kelimeleri metin içinde yapım ve işletme ekleri ile kullanmanın, kelimeye gerçek, mecaz, kinayeli anlam yüklemenin (bağlam) önemi çıkar.

Eğer kelimeler birbirleriyle ilişkiyi öncelikle dil bilgisi kurallarına göre kurmazsa yani bağlaşıklık kuralı işlemezse ortaya bir metin çıkmaz. Kelimeler arasındaki bu ilişki, metni meydana getiren cümleler, paragraflar ve bölümler arasında da vardır.

Metni oluşturan bu birimler hep bir temayı ifade etmek üzere bir araya gelmiştir.

Bu bize, dilin, birbiriyle anlamca ve biçimce ilişkilendirilen öğelerinin bir araya gelerek oluşturduğu bir yapı olduğunu gösterir.

"Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir?
Yaşamayabileydim yazar mıydım hiç şiir?
-Yaşama! 
-Ya hileydim? 
Yazar: Mıydım? 
Hiç: Şiir"