Cevap :
Faka basmak: Tuzağa düşmek, aldatılmak."Beni nasıl faka bastırdılar anlayamadım bir türlü!"
Fareler cirit oynamak: Bir yer ıssız olmak, kimseler bulunmamak."Koca köyde fareler cirit atıyordu."
Farkına varmak: Gözüne çarpmak, orada bulunduğunu anlamak, fark etmek."O kalabalıkta senin farkına varacaklarını sanmıyorum."
Felce uğramak: 1. Bir işin tamamen bozulması, durup ilerleyemez olması. 2. Hastalık sebebiyle organlarının bir kısmı çalışamaz duruma gelmek, kötürüm olmak."Yaptığımız işin felce uğramasından korkuyorum."
Feleğin çemberinden geçmek: Hayatta çok günler görmüş, acı tatlı olaylar yaşayıp tecrübe kazanmış, olgunlaşmış."O ihtiyar mı? Feleğin çemberinden geçmiş biridir o."
Fellik fellik aramak: Telâşla, hemen her köşeye bakarak heyecanla aramak."Bütün her yeri fellik fellik aradım ama bıçağı bulamadım."
Felsefe yapmak: Olayların sebep ve sonuçları üzerine kendince birtakım soyut düşünceler ileri sürmek.
Fena etmek: Kötü duruma düşürmek, işini bozmak, zor durumda bırakmak, dövmek."Biraz daha konuşursan seni fena edeceğim."
Fener alayı: Bayram gecelerinde kalabalık halk topluluklarının, ellerinde fener veya meşalelerle şehri dolaşarak yaptıkları gösteri.
Feragat sahibi: Gönlü tok, özveri gösterebilen, fedakârlık yapabilen.
Fermanlı deli: Deli olduğu herkesçe bilinen, zır deli."Halk bu ülkeyi fermanlı delilerin eline bırakmayacaktır."
Ferman dinlememek: Kural, yasa, söz dinlememek; hiçbir yerden buyruk almamak."Âşığın gönlü ferman dinlemez oldu."
Fesat kumkuması: Tamamiyle kötülük düşünen, insanları birbirine düşürecek işler yapan, ortalığı karıştıran.
Fırıldak çevirmek: Düzen kurmak, hileli iş görmek."Yine ne fırıldak çeviriyorsun sen?"
fırsat düşkünü: Çıkar sağlamak, kötülük yapmak için fırsat kollayan kimse."Fırsat düşkünü insanlardan nefret ederim."
Fikir almak: Birinin düşüncesinden yararlanmak."Fikir alınacak insanlar konularında ehil kişiler olmalı."
Fikir vermek: 1. Bir konuda düşüncesini bildirmek. 2. Bir konuda yol gösterici bilgi edinmek."Nasıl yapmalıyım? Bana biraz fikir versenize."
Fikir yürütmek: Bir konu üzerinde kendi düşüncesini söylemek, tahminlerde bulunmak."Bu konuda fikir yürütmek işime gelmiyor."
Fincancı katırlarını ürkütmek: Zararı dokunacak bir kimsenin hoşuna gitmeyen bir davranışta bulunmak."Kaymakamla konuşurken dikkatli ol, fincancı katırlarını ürkütme sakın!"
Fink atmak: Hiçbir şeye aldırmadan gönlünce gezip eğlenmek, şurada burada oynayıp zıplamak.
Fiskos etmek: Birilerinin bulunduğu bir yerde birkaç kişi gizlice ve alçak sesle konuşmak."Utanmıyor musunuz bu kadar kişi içinde fiskos etmeye?"
Fitil olmak: 1. Çok içip sarhoş olmak. 2. Aşırı ölçüde kızmak."Fitil oluyorum şu adamın hareketlerine!"
Fitne sokmak: İnsanları birbirine düşürecek, aralarını bozacak davranışta bulunmak, sözler sarf etmek.
Fiyat biçmek: Bir şeyin değerini belirlemek, para karşılığını tespit etmek."Bu malın fiyatını biçmek o kadar kolay değil."
Fiyatı dondurmak: Fiyatın yükselmesini önlemek, fiyatların olduğu gibi kalmasını sağlamak."Belediye et fiyatlarını dondurmaya yanaşmıyor."
Fiyat kırmak: Fiyatı birilerinin verdiğinden az vermek, fiyatı düşürmek."Müteahhitlerden ikisi anlaşarak ihalede fiyat kırma yoluna gittiler."
Bilgicik.Com, Türkçe, Edebiyat, Roman Özetleri, Duvar Yazıları, Atasözleri, Hızlı Okuma, Özlü Sözler, Türk
Fol yok yumurta yok: Ortada (bir konu ile ilgili) hiçbir belirti olmadığı hâlde varmış gibi bir kuşkuya düşmek."Henüz ortada fol yok yumurta yok, sen adama para ödemeye kalkışıyorsun."
Fora etmek: Açmak, çözmek."Bütün yelkenleri fora ettik."
Formül bulmak: Bir çözüm, işi çözümleyecek çıkar yol bulmak."Sabahtan beri bir formül bulmaya çalışıyorum, sense yatıyorsun!"
Forsu kalmamak: Sözü geçmez olmak; bir konuda saygınlığı, gücü kalmamak."Adamları arasında da forsu kalmayacak onun."
Foyası meydana çıkmak: Yalanı, dolanı, hilesi, kötü niteliği, kusuru ortaya çıkmak."Yakında onun da diğerleri gibi foyası meydana çıkacak."
Fukara babası: Yoksulları koruyup gözeten, onlara yardım elini uzatan, elden geldiğince yardım etmeyi seven kimse.
Funda demir etmek: Demir atma komutu vermek."Körfeze iyice girince kaptan funda demir edin dedi."
Fütur getirmemek: Bezginlik getirmemek, umutsuzluğa düşmemek."Sakın fütur getirme, göreceksin başaracağız
Faka basmak: Tuzağa düşmek, aldatılmak."Beni nasıl faka bastırdılar anlayamadım bir türlü!"
Fareler cirit oynamak: Bir yer ıssız olmak, kimseler bulunmamak."Koca köyde fareler cirit atıyordu."
Farkına varmak: Gözüne çarpmak, orada bulunduğunu anlamak, fark etmek."O kalabalıkta senin farkına varacaklarını sanmıyorum."
Felce uğramak: 1. Bir işin tamamen bozulması, durup ilerleyemez olması. 2. Hastalık sebebiyle organlarının bir kısmı çalışamaz duruma gelmek, kötürüm olmak."Yaptığımız işin felce uğramasından korkuyorum."
Feleğin çemberinden geçmek: Hayatta çok günler görmüş, acı tatlı olaylar yaşayıp tecrübe kazanmış, olgunlaşmış."O ihtiyar mı? Feleğin çemberinden geçmiş biridir o."
Fellik fellik aramak: Telâşla, hemen her köşeye bakarak heyecanla aramak."Bütün her yeri fellik fellik aradım ama bıçağı bulamadım."
Felsefe yapmak: Olayların sebep ve sonuçları üzerine kendince birtakım soyut düşünceler ileri sürmek.
Fena etmek: Kötü duruma düşürmek, işini bozmak, zor durumda bırakmak, dövmek."Biraz daha konuşursan seni fena edeceğim."
Fener alayı: Bayram gecelerinde kalabalık halk topluluklarının, ellerinde fener veya meşalelerle şehri dolaşarak yaptıkları gösteri.
Feragat sahibi: Gönlü tok, özveri gösterebilen, fedakârlık yapabilen.
Fermanlı deli: Deli olduğu herkesçe bilinen, zır deli."Halk bu ülkeyi fermanlı delilerin eline bırakmayacaktır."
Ferman dinlememek: Kural, yasa, söz dinlememek; hiçbir yerden buyruk almamak."Âşığın gönlü ferman dinlemez oldu."
Fesat kumkuması: Tamamiyle kötülük düşünen, insanları birbirine düşürecek işler yapan, ortalığı karıştıran.
Fırıldak çevirmek: Düzen kurmak, hileli iş görmek."Yine ne fırıldak çeviriyorsun sen?"
Fırsat düşkünü: Çıkar sağlamak, kötülük yapmak için fırsat kollayan kimse."Fırsat düşkünü insanlardan nefret ederim."
Fikir almak: Birinin düşüncesinden yararlanmak."Fikir alınacak insanlar konularında ehil kişiler olmalı."
Fikir vermek: 1. Bir konuda düşüncesini bildirmek. 2. Bir konuda yol gösterici bilgi edinmek."Nasıl yapmalıyım? Bana biraz fikir versenize."
Fikir yürütmek: Bir konu üzerinde kendi düşüncesini söylemek, tahminlerde bulunmak."Bu konuda fikir yürütmek işime gelmiyor."
Fincancı katırlarını ürkütmek: Zararı dokunacak bir kimsenin hoşuna gitmeyen bir davranışta bulunmak."Kaymakamla konuşurken dikkatli ol, fincancı katırlarını ürkütme sakın!"
Fink atmak: Hiçbir şeye aldırmadan gönlünce gezip eğlenmek, şurada burada oynayıp zıplamak.
Fiskos etmek: Birilerinin bulunduğu bir yerde birkaç kişi gizlice ve alçak sesle konuşmak."Utanmıyor musunuz bu kadar kişi içinde fiskos etmeye?"
Fitil olmak: 1. Çok içip sarhoş olmak. 2. Aşırı ölçüde kızmak."Fitil oluyorum şu adamın hareketlerine!"
Fitne sokmak: İnsanları birbirine düşürecek, aralarını bozacak davranışta bulunmak, sözler sarf etmek.
Fiyat biçmek: Bir şeyin değerini belirlemek, para karşılığını tespit etmek."Bu malın fiyatını biçmek o kadar kolay değil."
Fiyatı dondurmak: Fiyatın yükselmesini önlemek, fiyatların olduğu gibi kalmasını sağlamak."Belediye et fiyatlarını dondurmaya yanaşmıyor."
Fiyat kırmak: Fiyatı birilerinin verdiğinden az vermek, fiyatı düşürmek."Müteahhitlerden ikisi anlaşarak ihalede fiyat kırma yoluna gittiler."
Bilgicik.Com, Türkçe, Edebiyat, Roman Özetleri, Duvar Yazıları, Atasözleri, Hızlı Okuma, Özlü Sözler, Türk
Fol yok yumurta yok: Ortada (bir konu ile ilgili) hiçbir belirti olmadığı hâlde varmış gibi bir kuşkuya düşmek."Henüz ortada fol yok yumurta yok, sen adama para ödemeye kalkışıyorsun."
Fora etmek: Açmak, çözmek."Bütün yelkenleri fora ettik."
Formül bulmak: Bir çözüm, işi çözümleyecek çıkar yol bulmak."Sabahtan beri bir formül bulmaya çalışıyorum, sense yatıyorsun!"
Forsu kalmamak: Sözü geçmez olmak; bir konuda saygınlığı, gücü kalmamak."Adamları arasında da forsu kalmayacak onun."
Foyası meydana çıkmak: Yalanı, dolanı, hilesi, kötü niteliği, kusuru ortaya çıkmak."Yakında onun da diğerleri gibi foyası meydana çıkacak."
Fukara babası: Yoksulları koruyup gözeten, onlara yardım elini uzatan, elden geldiğince yardım etmeyi seven kimse.
Funda demir etmek: Demir atma komutu vermek."Körfeze iyice girince kaptan funda demir edin dedi."
Fütur getirmemek: Bezginlik getirmemek, umutsuzluğa düşmemek."Sakın fütur getirme, göreceksin başaracağız."
umarım yardımcı olabilmişimdir