Cevap :
a. Depremler
Yer kabuğunda meydana gelen ani sarsıntılara deprem denir. Yeryüzünün belirli yerlerinde sıklıkla görülür. Buralara deprem kuşakları denir.
Bunların en önemlisi Kuzey Anadolu Deprem Kuşağı’dır. Bu kuşak Saros körfezinden başlayarak Marmara denizinin kuzeyinden İzmit körfezi ve Karadeniz Bölgesi’ndeki sıradağların arasındaki çukurluklardan Van gölünün kuzeyine kadar ulaşır.
Deprem öncesi alınması gereken önlemler
-Zemini sağlam olmayan yerlere yerleşilmemelidir.
-Binalar yüksek katlı olmamalı ve inşaat tekniklerine uygun yapılmalıdır.
-Halka deprem konusunda eğitim verilmelidir.
Deprem sırasında yapılması gerekenler
-Balkon ve pencereden atlanmamalıdır.
-Elektrik sigortası ve hava gazı vanası kapatılmalıdır.
-Bina içinde sağlam eşyaların yanında çömelmiş durumda bulunulmalıdır.
-Sarsıntı biter bitmez binadan çıkılmalıdır.
Ülkemizin büyük bir kısmı deprem tehlikesi altında olduğu için depreme karşı her zaman hazırlıklı olmalıyız. Kısacası depremle yaşamayı öğrenmeliyiz.
b. Erozyon
Sel suları ve rüzgârlar tarafından aşındırılarak taşınan toprakların barajlara, göllere ve denizlere biriktirilmesine erozyon denir.
Yurdumuz yarı kurak bir iklime sahip olduğu için önemli bir kısmı bitki örtüsünden yoksundur. Aynı zamanda yurdumuz çok engebeli bir araziye sahiptir.
Bunlardan dolayı ülkemizde çok şiddetli erozyon meydana gelmektedir. Sağanak yağışlar, orman ve otlakların tahribi ile arazilerin yanlış kullanımı da erozyonu artıran faktörlerdendir.
Erozyon sonucunda toprağın en verimli olan kısmı taşındığı için tarım alanlarında azalma meydana gelir. Taşınan toprağın bir kısmı baraj göllerine dolarak barajların kullanım sürelerinin kısalmasına neden olur.
Toprak erozyonu ülkemiz için çok önemli bir sorundur. Çünkü tahrip edilen toprakta bitkiler yetişmeyecektir. Bu yüzden topraklarımızda tarım yapmak zorlaşacaktır. Bu durumda ülkeler açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalabilirler.
Erozyonla mücadele için özel bir kuruluş olan TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı) kurulmuştur. TEMA erozyon konusunda eğitici çalışmalar yaparak, erozyonu önlemek için faaliyetlerde bulunur.
Erozyonu önlemek için;
-Boş araziler ağaçlandırılmalıdır.
-Meralar korunmalıdır.
-Eğimli yamaçlar taraçalandırılmalıdır.
-Tarlalardaki anız örtüsü yakılmamalıdır.
Kısacası erozyonu önlemek için bitki örtüsü korunmalıdır.
c. Toprak kayması
Yamaçlarda bulunan toprağın, kütle halinde kayarak aşağı doğru inmesi olayına toprak kayması denir. Toprak kaymasına heyelân da denir. Bazen toprakla birlikte altındaki kayanın bir bölümü de yer değiştirir.
Toprak kaymasının nedenleri
-Yağışlar ve eriyen kar sularının toprağı kaygan hale getirmesi,
-Özellikle killi toprakların yağış sularını emerek kayganlaşması,
-İnsanların yol yapımı ve inşaat çalışması gibi faaliyetleri de toprak kaymasına neden olabilir.
Ülkemizde görülen heyelânların mevsimlere dağılış oranları
Ülkemizde toprak kaymaları en fazla ilkbahar mevsiminde görülmektedir. Bunun en önemli nedeni kar erimeleridir. Toprak kayması en fazla Karadeniz Bölgesi’nde meydana gelmektedir. Özellikle Doğu Karadeniz Bölümü’nde heyelânlar çok fazla olmaktadır.
Toprak kayması sonucunda göller de oluşur. Vadi boyunca akan bir akarsuyun önü toprak kayması ile kapanarak göller oluşabilir. Trabzon’daki Sera ve Erzurum’daki Tortum gölleri buna örnek olarak verilebilir.
d. Sel baskınları ve önleme çalışmaları
Sel, sağanak yağış ve hızlı kar erimeleri sonucu çok miktarda suyun akışa geçmesi ile meydana gelir. Sel, önüne gelen taşları, toprakları, bitkileri sökerek taşımaktadır. Sel, ülkemizde çok görülen bir doğal afettir. Her yöremizde sel felaketleri meydana gelebilir. Fakat en fazla Doğu Karadeniz Bölümü’nde görülür. En fazla ilkbahar mevsiminde sel meydana gelir. Bu mevsimde artan yağmurlar selleri oluşturur. Yaz aylarında görülen sellerin nedeni sağanak yağışlardır.
Ülkemizde sellerin başlıca oluş nedenleri;
-Arazinin bitki örtüsünden yoksun olmasıdır.
Sel baskınları verimli tarım topraklarını taşır. Tarım alanlarındaki ürünlere zarar verir. Ev, yol ve köprülere zarar verir. Seller sonucunda ulaşım ve haberleşmede aksamalar olur.
Sellerin zararlarından korunmak için,
-Akarsu yataklarının kenarlarına taşkınları önlemek için setler yapılmalıdır.
e. Çığ
Çığ, büyük kar yığınlarının yamaç boyunca hareket etmesidir. Yüksek dağlık alanlardaki dik yamaçlarda bulunan karların değişik seslerle harekete geçmesi sonucu oluşur. Çığ, ülkemizde en fazla Doğu Anadolu Bölgesi’nde görülür. Bunun nedeni kar yağışlarının fazla olmasıdır.
f. Yangınlar
Yangınların bir kısmı yerleşim yerlerinde meydana gelir. Bunlara insanlar neden olmaktadır. Fakat özellikle orman yangınları büyük doğal afetler arasında gösterilebilir. Orman yangınları en fazla yaz ve sonbahar mevsimlerinde görülür. Orman yangınları doğal çevreye zarar verdiği gibi ülke ekonomisine de büyük zarar verir. Orman yangınları; erozyon, sel, heyelân ve kuraklığa neden olur.
Orman yangınlarına karşı alınacak önlemleri şu şekilde sıralayabiliriz:
-Orman içinde yollar açılmalıdır.
-Orman içinde haberleşme ve yangın söndürme sistemi kurulmalıdır.
1900-2003 yılları arasında ülkemizde meydana gelen doğal afetlerle ilgili istatistikler incelendiğinde doğal afetler nedeniyle 19.964 kişi öldüğü, 55.802 kişi yaralandığı ve 17 milyar 460 milyon dolarlık maddi kaybın meydana geldiği ve 20 milyona yakın insanın afetlerden etkilendiği görülür. Sadece son on
üç yıllık verilere bakmak bile doğal afetlerin ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu göstermeye yeter.
Türkiyede kaydedilen en büyük deprem: Aletsel dönemde ülkemizde kaydedilen en büyük deprem 26 Aralık 1939 Erzincanda olmuştur. Geceyarısı olan depremde yaklaşık 33 000 kişi ölmüştür.
922 İzmir Yangını veya, yabancı kaynaklarda kullanılan terimle, Büyük İzmir Yangını (Great Fire of Smyrna) -İzmir geçmişte başka büyük yangınlar da geçirmiş olduğu için bu terimin ne derece yerinde olduğu tartışmaya açıktır- 13 Eylül 1922 günü Basmane'de başlayan ve dört gün sürerek İzmir şehir merkezini (özellikle o dönemdeki merkezi ve bugünkü İzmir Enternasyonal Fuarı alanını) geniş ölçüde tahrip eden yangın hadisesidir.
17 AĞUSTOS 1999 DEPREMİ
Depreme ilişkin sismolojik bulgular:
• Depremin oluş zamanı: 17 Ağustos 1999 Saat 03:02
• Depremin büyüklüğü (Magnitüd): 7.4
• Odak derinliği: Yaklaşık 17 km.
• Merkez üssü: Gölcük
• Süresi: Yaklaşık 45-50 sn
• Ana şok: 2 (ulusal ve dış Sismoloji İstasyon bilgilerinden derlenmiştir.)
• Artçıl şoklar: 200’den fazla (10’a yakın artçıl şokun magnitüdü 4’den büyük)
• Makrosismik zon: Karamürsel-Yalova-Gölcük-İzmit-Düzce Koridoru
Ulusal ve uluslar arası sismoloji istasyonları verilerinden derlenmiştir.
Saha gözlemleri:
Depreme yol açan fay: Kuzey Anadolu Fayı’nın Kuzey Kolu.
Depremde hareket eden fayın toplam uzunluğu: 90 km.(130 km.ye çıkabilir).
Hareket eden/ettiği sanılan fay segmentleri:
• İzmit-Adapazarı Segmenti: Uzunluğu yaklaşık 90 km olup, kara bölümünde Gölcük-Akyazı arasında 40 km uzunluğunda yüzey kırığı (fayın Yeryüzünde yaptığı fiziksel deformasyon) izlenmiştir. Fay blokları arasında 2.90 +/- 10 cm. sağ yönlü atım ölçülmüştür.
• Gölcük Segmenti: Yüzey kırığı izlenmiştir. Henüz saha incelemesi yapılmamıştır.
• Yalova Segmenti: Kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmaları nedeniyle henüz ulaşılamamıştır. Büyük olasılıkla yüzey kırığı gelişmiş olduğu sanılmaktadır.
Düzce Segmenti: Henüz incelenmemiştir. Sismolojik ve makrosismik veriler bu segmentinde hareket etmiş olabileceğini düşündürmektedir.
BİNGÖL DEPREMİ(1971)
22 Mayıs 1971’de Bingöl’de oluşan şiddetli deprem.Şiddeti Richter ölçeğine göre 6.8 olan ve Diyarbakır, Muş, Elazığ ve Tunceli’yi de içine alan geniş bir bölgeyi etkileyen deprem, özellikle Bingöl kentine büyük zarar vermiş, yaklaşık 5 bin konutun tümüyle yıkılmasına ya da oturulamayacak duruma gelmesine ve 755 kişinin ölümüne yol açmıştır.
Bingöl çöküntüsü,Doğu Anadolu’nun bu bölgesinde birbiri arkasında sıralanmış bir dizi çukurluktan biridir.Bölge, çeşitli doğrultularda uzanan kırıkların birbirleriyle kesiştikleri bir alanda yer alan tektonik nitelikli bir çöküntü vadisi durumundadır.Bingöl çöküntüsünün temel çizgileri, Genç Ovasının yer aldığı etek boyunca kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda, güneybatıda kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanan kırık kuşakları ile Bingöl’ün kuzeyinde yer alan doğu-batı doğrultusundaki kırık kuşağıdır.Kenti bir üçgen biçiminde çevreleyen bu kırıkların hareketi, depremin başlıca nedenidir.
Konumu 38 08`kuzey enlemi, 40 05`doğu boylamı, merkez noktasının derinliği 10-12 kilometre, enerjisi 5,48 çarpı 10 üzeri 21 erg olan depremde, Bingöl’ün güney ve güneydoğusundaki 15 kilometrelik kırıkta 10 cm düşey, 25 cm yatay hareket olmuştur.Depremden önce Bingöl Deresi’nin yatağında ve yamaçlarında yer alan Bingöl kenti, depremden sonra dere yatağının güneyindeki geniş düzlüğe taşınmıştır.
ÇALDIRAN DEPREMİ(1976)
24 Kasım 1976’da Çaldıranda oluşan şiddetli deprem.Şiddeti Richter ölçeğine göre 7.5 olan ve Van iline bağlı Muradiye, Erçiş ve Özalp ilçeleri ile Ağrı iline bağlı Diyadin ve Taşlıçay ilçeleri dolaylarını da etkileyen deprem, 3.840 kişinin ölümüne, 497 kişinin yaralanmasına ve 9.232 konutun tümüyle yıkılmasına yada onarılamayacak düzeyde hasar görmesine yol açmıştır.
Bu depremde oluşan kırık, Türkiye’nin jeolojisi ve tektoniğine ilişkin haritalarda yer almamaktadır.Bilinen sismik kayıtlara göre yörenin deprem etkinliği de fazla değildir.Bölgede daha önce şiddeti 6-7’den fazla olan deprem oluşmamıştır.Deprem bölgesinde Kuzey Anadolu Kırık kuşağının yaklaşık 30 kilometre kuzeyinde kalan ve aynı niteliklerde bulunması nedeniyle bu sisteme sokulabile