Cevap :
Türkiye’de devletin sosyal hayata müdahalesinin Cumhuriyet dönemi ile başlatmak bazı eksiklikler doğuracağındanCumhuriyet öncesi dönemdeki sosyal nitelikli önlemlere ve bu mahiyetteki kanunlara kısaca değinmek uygun görülmüştür.
Küçük sınıfların zayıflamasıbunların mesleki organizasyonları olan Loncaları da etkilemiş ve 19.yüzyılın ortalarına doğru Türk sanayiinin modern esaslar dairesinde gelişebilmesi için siyasi ve ekonomik şartların uygun olmadığı bir dönemde Mecelle ile ortadan kaldırılmaları ile sonuçlanmıştır. 1860’da kabul edilen Mecelleçalışma ilişkilerini düzenleyici ilk yasa niteliğine sahip olmak bakımından önemlidir. Bu dönemde çalışma hayatı ile ilgili çeşitli mesleklere uygulanmak üzere bazı yasalar ve tüzükler çıkarılmasına rağmenhepsinde de iş ilişkilerinin düzenlenmesinde Mecelle’de olduğu bireyci görüş egemen olmuştur .
1869 yılında çıkarılan “Maadin Nizamnamesi”ile maden ocaklarında çalışanların sağlık ve güvenliği ile ilgili önlemler getirildiği görülmektedir . Bu nizamnameyi sosyal güvenlik alanındaki ilk devlet müdahalesi olarak kabul etmek mümkündür .
I. Meşrutiyet ve bunu izleyen dönemde sınırlı ve dolaylı bazı yasalaştırma girişimleri yapılmış olmakla birlikteII.Meşrutiyet dönemine kadar maden işçilerini korumaya yönelik faaliyetler dışında bir devlet müdahalesine rastlanılmamaktadır. Meşrutiyetin ilanından sonra Fransız Devrimi ile gelen siyasi akımlarzaman zaman sosyal hareketlerle de birleşerek bu devrin işçi hareketini oluşturmuştur .
II.Meşrutiyetin ilanı ile ortaya çıkan nispi özgürlük havası içindesiyasi faktörlerin etkinliği daha fazla artmış ve işçi faaliyetleri hızla artmışdernek kurma grev hakkı ve hatta 1909’da çıkarılan Cemiyetler Kanunu ile sendika kurma hakları kazanılmıştır.
İmparatorluk döneminde asker ve memurlarla sınırlı bazı işyerlerinde çalışanların belirli risklere karşı korunması amacıyla resmi ve özel yardımlaşma sandıkları kurulmuştur. Bunlardan 1909 yılında kurulan “Tersane-i Amireye Mensup İşçi Vesairenin Tekaüdiyeleri Hakkında Nizamname”isimli tüzükle kurulmuş olan sandıkişçileri yaşlılık ve malullükten ötür uğrayacakları gelir kayıplarına karşı koruyacak ilk sosyal güvenlik kurumunu teşkil etmektedir .
------------------------
a) Cumhuriyet Öncesinde Türk Kadını
Atatürk devlet kurumlarında yaptığı çağdaşlaşma hareketini yeterli görmüyordu. Çağdaş medeniyet düzeyinin üstüne çıkmak Türk toplumun yaşantısını dünyaya bakış şeklini değiştirmeye bağlıydı. Bunun için işe aileden başlamak gerekiyordu. Ailenin temel direği kadın olduğuna göre onun eğitilmesitoplumda aktif bir konuma getirilmesi gelecek nesillerin inkilâpcı çizgide yetişmelerinin de bir güvencesi olacaktı.
Cumhuriyetin devraldığı Türk kadınının statüsü acaba beklenilen görevi yerine getirmeye elverişli miydi? Türk kadını ailede eğitim kültür ve sosyal hayatın içinde nasıl faal ve üretken bir hale getirilebilirdi? Bu sorulara Atatürk’ün getirdiği çözümü görmeden önce Cumhuriyet öncesi Türk kadınının statüsüne kısaca bakmakta yarar vardır.
Bu ortamda oldukça gelişen kız rüştiyelerinin sayısı artmış öğrencileri özellikle İstanbul’da çoğalmıştır. kız idadileri İstanbulla sınırlı olup sayıları ancak beşe ulaşmışıtır. Kızlar için meslek eğitimi alanında ebe okulu açılmış hemşirelik kursları düzenlenmiş kızların tıp ve eczacılık alanında eğitime başlamaları ise 1922’yi bulmuştur. Tıp Fakültesine yedi kız öğrenci kaydolmuştur. Kadın eğitimi alanında üzerinde durulması gereken kız öğretmen okullarındaki nisbî gelişmedir. 1870’de açılmış olan İstanbul Kız Öğretmen Okulu (Dârülmuallimât) Meşrutiyet döneminde yatılı hale getirildi yeni bir düzenlemeye tabi kılındı. Öğrenci sayısı bine ulaştı. İstanbul dışındaki kız öğretmen okullarıyla bu sayı altı bini bulmaktaydı. Kız öğretmen okuluna öğretmen yetiştirmek maksatıyla bu okulların yüksek kısmı (Dârülmuallimât-ı Âliye) açıldı. Daha sonra 1915’de İnas Dârülfünunu kuruldu.
Birinci Dünya harbinde erkeklerin çoğu askere alınmış onların bıraktığı boşluğu doldurmak için kadın memur ve işçiler alındı. Kadınlar ordunun geri hizmetlerinde de görev aldılar.
Kadınların sosyal hayatta yer etmeğe başlaması üzerine aile hukukunda düzenleme yapıldı. 8 Ekim 1917’de Aile Hukuku Kararnamesi çıkarıldı. Buna göre evlenme ve boşanma devlet iznine bağlanıyordu. Evlenme yaşı kadında 17 erkekte 18 olarak düzenleniyordu. İkinci evlilik kadının iznine bağlanıyor bazı şartlarla kadına boşanmak hakkı tanınıyordu. Kararname İstanbul’un işgali esnasında azınlıkların şikâyeti üzerine kaldırıldı.
Kısaca özetlenen bu gelişmelerle kadının sosyal hayatta etkin olması için öncü sayılabilecek bazı adımlar atılmıştı Fakat gelişmeler çok sınırlı bir kesimle ilgiliydi. İstanbul ve bazı büyük şehirlerde yaşayan kadınlar için geçerliydi. İstanbul’da bile kadınlar kocalarıyla lokanta ve gazinolara gidemezlerTramvaylar ve vapurlarda kadınlara mahsus perde çekili bölmelerde otururlardı. Okullarda jimnastik dersleri özel kıyafetle kapalı yerlerde yapılırdı. Bir erkek tanıdığı bir kadına sokakta selâm veremezdurup konuşamazdı.
Milli Mücadele başlayınca Türk kadını vatanın kurtuluşu için canla başla çalıştı. Önce işgalleri protesto eden halkı mücadeleye çağıran mitinglerde aktif rol oynadılar. Silâhlı direnme hareketleri başlayıncabazıları cephelere koştular vuruşmalara katıldılar. Bir kısmı cephe gerisi hizmetlerde fedakârca çalıştı. Bazıları da kadın cemiyetleri kurup Millî Mücadeleyi var güçleriyle desteklediler. Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyetinde olduğu gibi. Halide Edip Müfide Ferit gibi eli kalem tutan kadınlarcoşkulu yazılarla ruhları ateşlediler.
bunu bulabildim
Bu ortamda oldukça gelişen kız rüştiyelerinin sayısı artmış öğrencileri özellikle İstanbul’da çoğalmıştır. kız idadileri İstanbulla sınırlı olup sayıları ancak beşe ulaşmışıtır. Kızlar için meslek eğitimi alanında ebe okulu açılmış hemşirelik kursları düzenlenmiş kızların tıp ve eczacılık alanında eğitime başlamaları ise 1922’yi bulmuştur. Tıp Fakültesine yedi kız öğrenci kaydolmuştur. Kadın eğitimi alanında üzerinde durulması gereken kız öğretmen okullarındaki nisbî gelişmedir. 1870’de açılmış olan İstanbul Kız Öğretmen Okulu (Dârülmuallimât) Meşrutiyet döneminde yatılı hale getirildi yeni bir düzenlemeye tabi kılındı. Öğrenci sayısı bine ulaştı. İstanbul dışındaki kız öğretmen okullarıyla bu sayı altı bini bulmaktaydı. Kız öğretmen okuluna öğretmen yetiştirmek maksatıyla bu okulların yüksek kısmı (Dârülmuallimât-ı Âliye) açıldı. Daha sonra 1915’de İnas Dârülfünunu kuruldu.
Birinci Dünya harbinde erkeklerin çoğu askere alınmış onların bıraktığı boşluğu doldurmak için kadın memur ve işçiler alındı. Kadınlar ordunun geri hizmetlerinde de görev aldılar.
Kadınların sosyal hayatta yer etmeğe başlaması üzerine aile hukukunda düzenleme yapıldı. 8 Ekim 1917’de Aile Hukuku Kararnamesi çıkarıldı. Buna göre evlenme ve boşanma devlet iznine bağlanıyordu. Evlenme yaşı kadında 17 erkekte 18 olarak düzenleniyordu. İkinci evlilik kadının iznine bağlanıyor bazı şartlarla kadına boşanmak hakkı tanınıyordu. Kararname İstanbul’un işgali esnasında azınlıkların şikâyeti üzerine kaldırıldı.
Kısaca özetlenen bu gelişmelerle kadının sosyal hayatta etkin olması için öncü sayılabilecek bazı adımlar atılmıştı Fakat gelişmeler çok sınırlı bir kesimle ilgiliydi. İstanbul ve bazı büyük şehirlerde yaşayan kadınlar için geçerliydi. İstanbul’da bile kadınlar kocalarıyla lokanta ve gazinolara gidemezlerTramvaylar ve vapurlarda kadınlara mahsus perde çekili bölmelerde otururlardı. Okullarda jimnastik dersleri özel kıyafetle kapalı yerlerde yapılırdı. Bir erkek tanıdığı bir kadına sokakta selâm veremezdurup konuşamazdı.
Milli Mücadele başlayınca Türk kadını vatanın kurtuluşu için canla başla çalıştı. Önce işgalleri protesto eden halkı mücadeleye çağıran mitinglerde aktif rol oynadılar. Silâhlı direnme hareketleri başlayıncabazıları cephelere koştular vuruşmalara katıldılar. Bir kısmı cephe gerisi hizmetlerde fedakârca çalıştı. Bazıları da kadın cemiyetleri kurup Millî Mücadeleyi var güçleriyle desteklediler. Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyetinde olduğu gibi. Halide Edip Müfide Ferit gibi eli kalem tutan kadınlarcoşkulu yazılarla ruhları ateşlediler.merveyalçınyapımı