Cevap :
Tabiî olan, her zaman güvenli olan demek değildir. Kilo kaybettirici bitki kaynaklı bir ürünün (Aristolochia fangchi) kullanılmasını takiben 104 kadının böbrek fonksiyonlarında bozukluk gözlenmiştir. Bu bitkinin 43 hastada ilerlemiş seviyede böbrek hastalığına da yol açtığı rapor edilmiştir. Ayrıca bu ürünün muhtemel kanser yapıcılar arasında olduğu gösterilmiştir. Bir başka çalışmada, Pausinystalia yohimbe (Yohimbe) bitkisinden elde edilen psikoaktif özellikteki yohimbine ürününün; norefedrin, sodyum usniate, kafein ve 3,5-diodotironin ihtiva eden bir ek besinle kullanıldığında, üç ay içinde hastalarda karaciğer zehirlenmesine (akut hepatotoksisite) yol açtığı, hastaların bu ürünü bırakmalarından sonra kendiliğinden iyileştikleri ortaya konulmuştur.
Yan tesirler, bitki kaynaklı ürünlere, başka maddelerin bulaşmasına bağlı olarak da oluşabilir. Bir akademik çalışmada, 260 adet Asya patentli ilâcın, % 25 nispetinde kurşun, civa ve arsenik gibi insan sağlığı için son derece zararlı ağır metalleri ihtiva ettiği bildirilmiştir.
Bitki-ilâç etkileşimleri hakkında yapılan çalışmalar, bitki kaynaklı ürünlerle ilâçların birlikte kullanılmasının getirdiği risklerin büyük nispette bilinmediğini göstermiştir. Bu, önemli halk sağlığı problemlerine yol açabilir. Zîrâ ABD'deki yetişkinlerin % 16'sının reçete edilen ilâçlarla birlikte, bir bitki veya katkı maddesi kullandığı rapor edilmiştir.
Bitki kaynaklı (herbal) bazı ürünlerin hileli olduğunu, yani gözlenen tesirin bitkiden değil eklenen ilâçlardan mütevellit olduğunu ortaya koyan çalışmalar vardır. Meselâ, Hong Kong'ta üretilen bitki karışımı bir ürünün eklem, sırt ve baş ağrılarına ve tutulmalara iyi geldiği ileri sürülmüştür. Ancak bu ürünün kimyevî analizinde, üretim aşamasında içine çeşitli ilâçların (chlorothiazide, diazepam, mefenamic acid, indomethacin ve dexamethasone) eklendiği tespit edilmiştir. Yine diyabet tedavisi için satılan Çin kökenli 5 ayrı herbal hap incelendiğinde, içlerinde ancak sentetik olarak elde edilebilen bir diyabet ilâcının (glyburide) olduğu ortaya konmuştur.
Herbal ürünler ihtiva ettikleri aktif maddeler açısından standart değildir. Sözgelimi, piyasadaki 25 ginseng ürününde etken madde miktarı, 15 ile 200 kat arasında değişkenlik göstermektedir. Yüzyıllardır tedavi maksadıyla kullanılmalarına rağmen, çok az sayıdaki bitki türü için gerekli tıbbî çalışmalar yapılmış ve aktif muhteviyatı, etkin dozajı araştırılmıştır.
Bu konuda hasta nasıl tedavi olmak istediğine kendisi karar vermelidir. Doktor, bu konudaki gerekli bilgiyi, hastasına sunmalıdır. Tedavi metodunun yarar ve zararları açık olarak anlatılmalı, hasta ilmî olarak kabul görmeyen bir usülle tedavi olacağının farkında olmalıdır. Hasta diğer modern tedavi alternatiflerinden de haberdar edilmelidir.
'Alternatif tıp' bilim dışı bir kavram değil. Bu konuda araştırma ve çalışmalar sürüyor. alternatif tıp kesinlikle klasik tıbbı reddetmez. aksine onun çaresiz kaldığı durumlarda devreye girmektedir. Tıbbı aropatik ve homeopatik tıp diye de ayırmaktayız. Aropatik tıpta tedavi, hasta edici etkinin karşıtını kullanma yoluyladır. (Ateşe karşı ateş düşürücü ilacın verilmesi gibi) Homeopatik tıpta ise etkenin benzeri ile tedavi sözkonusudur. (Etkenin öldürülmüş veya zayıflatılmış suşunun aşı olarak vücuda verilmesi gibi) Klasik tıpta semptomatik tedavi yaygın olmasına karşın holistik tıp insanı bütün olarak değerlendirir. Baş ağrısından yakınan şahsa ağrı kesici vermektense, bu ağrının kaynağına inmeyi ve aksaklık olan sistemi bulmayı amaçlar.