Cevap :
Namazdaki hareketlerin anlami
Namazin her bir rüknünün, her bir kisminin ayri ayri hikmetleri bulunuyor. Kiyam da bir anlam ifade ediyor, kiraat da. Kiyamdan sonra rükuya gitmenin de bir hikmeti var, rükudan sonra secdeye kapanip ona en yakin hâle kavusmanin da... Kâinat çapinda icra edilen külli bir ibadetin temsilcisi makamindaki insan kendi vücudunda her an cereyan eden ibadetlerle birlikte canli ve "cansiz" sandigimiz âlemin ibadetlerini de günde bes kez Rabb-i Rahîmi'ne arz etmek durumunda:
1.KIYAM
Önce ayakta dikilip durur (kiyam) ve ellerimizi yukari dogru kaldirip, Allahü ekber (Ancak Allah yüce ve uludur) deriz. Böylece insan, O (cc) müstesna her seyi bir tarafa atip birakmakta ve Onun emir ve iradesine tabi duruma geçmektedir. Kulluk ve kölelik bu sekilde tescil edilir. Böylece ayakta duran tüm varliklarin ibadeti de temsil edilir.
2. RÜKU
Insan, Allahin sanina yakisan övgüler serdettikten sonra bu yücelik karsisinda kendini o derece aciz ve zayif hisseder ki, bunu ifade için öne egilir (rüku), saygi isareti olarak basini alçaltir ve, Sübhane Rabbiyel-Azim(Büyüklük ve azamet sadece Ona ait olan Rabbimi bütün noksanlardan tenzih edip yüceltirim.) der. Mü'min bu haliyle, rükû halindeki tüm canlilarin ibadetini de temsil etmektedir.
3. DUA
Sonra yine dogrularak kendisini bu dogru yola ilettigi için Allaha sükür ve hamdini arz eder. Bir an için Allahin yücelik ve büyüklügü ve kendi hareketinin basitlik ve küçüklügü karsisinda ayakta tefekküre dalip bundan o derece yilgin ve sarsilmis bir hale gelir.
4. SECDE
Secdeye kapanir ve alnini, tevazu ve acizligini tam manasiyla hissederek yere degdirir ve söyle söyler:
Sübhane Rabbiyel-Ala (Büyüklük ve Yücelik sadece Ona ait olan Rabbimi bütün noksanlardan tenzih edip yüceltirim).
5. TAHIYYAT VE SELAM
Bu hareketleri bir dizi tekrar etmesinden sonra kisi kendini, arada hiçbir vasita veya araci bulunmaksizin dogrudan dogruya sahsen Allahin huzurunda bulur ve ondan istimdad edip yardim talep eder.
Iki varlik karsilastiklarinda daima bu ikisi arasinda bir selamlasma gerçeklestirilir. Iste namazin bir kisminda (tesehhüd kismi) namazini eda etmekte olan Müslüman, Mirac esnasinda Muhammed (sas) ile Allah arasinda teati edilen selamlasma formüllerini aynen tekrar eder:
Et-Tahiyyatü lillahi, ves-salavatü vettayyibatü. es-Selamu eleyke eyyuhen-Nebiyyü, ve rahmetullahi ve berakatüh. Es-Selamü aleyna ve alâ ibadillahissalihin
(En mukaddes ve en zahidane hürmet ve tazimler Allaha aittir. Ey Nebi sana selam, Allahin rahmet ve bereketi de senin üzerine olsun. (Allahin) selami bizim üzerimize ve Allah karsisinda iyi ve mükemmel hareket eden salih kullarin üzerine olsun!)
Kıyam, ’ın huzurunda saygı ile ayakta duruştur
Kıyam, ’ın huzurunda saygı ve sevgi duyguları içerisinde ayakta duruştur. Rabb’inin davetine karşı kulun davete icabet ederek ayakta O’nun huzurunda duruşudur. Kişi namaza niyetlenerek ayağa kalktığında kalbi, O’nun âlemlerin Rabb’i için ayakta durduğuna şahadet eder. ’a saygı ve sevgi duygusu kişinin bütün varlığına hâkim olur, her şeyi gözetimi altında tutan korkusu ve sevgisi insanı içine alır.
Namaz kılan kişinin ’ın huzurunda saygı ile durması gereği, “ ’a itaat ederek (gönülden boyun eğerek) ayakta durun (namaza durun).” (Bakara 2/238) ayetiyle vurgulanır. Hz. Peygamber de normal durumlarda namazın ayakta kılınmasını emretmiştir.
Elleri kaldırış:
Sağ elle ahireti, sol elle dünyayı arkaya atış…
Kıyam duruşunda insan namaza başlama tekbiriyle ellerini kaldırdığında şunları ifade etmek ister; “Ben şu anda bütün dünyevi kaygıları ve maddî düşünceleri, Hakk’ın dışındaki her şeyi elimin tersiyle arkaya atıyor ve Yüce Mevla’nın huzuruna çıkıyorum.”
İsmail Hakkı Bursevi ise kıyam duruşunda iki elin kaldırılmasını şöyle yorumlar: “Sağ el ahiretten, sol el dünyadan ibarettir. Elleri kaldırmak ise, dünya ve ahiret ilgisini gönülden çıkarıp arka tarafa atmak ve her ikisi sebebiyle de büyüklenmeyi yok etmek anlamını taşır. İnsan kıyamda iki elini kaldırdığında, beden diliyle dünyayı ve ahireti arkaya atarken gönül diliyle de “ en büyüktür.”(Allahu Ekber); “’tan başka ibadet edilecek hiçbir ilâh yoktur.” (velâ ilâhe ğayruk) diyerek Rabb’ine olan sevgi ve yakınlığını itiraf eder. Bir nevi namazda nefsinin köleliğinden kurtulan kulluk ve teslimiyetle yücelen kul, “Rabb’im, Sen’den başka Rab, kapısına gidilecek bir dost, duama ve dileklerime icabet eden sonsuz ikram sahibi Mevlâ bulamam ki… Ancak Sen varsın…” nidasıyla, dünyaya ve ahirete dair bütün isteklerini arkaya atar. Yunus Emre’nin “Bana Seni gerek Seni” sözünü bir nefes gibi içine çeker…
Yunus Emre ise kıyam duruşunda yaşanan bu manevî hali şöyle anlatır:
“Dünyayı bırak elden dünya gelmez bu yoldan
İki aşk bir gönülden asla geçmez bu haber.”
Namazın şekli bir damla ise, ruhu bir ummandır.