Cevap :
in / inside: içinde
He is in his room. (Odasında./ Odasının içinde)
My shoes are in the box. (Ayakkabılarım kutunun içinde.)
He left the key in the drawer. (Anahtarı çekmecede bıraktı.)
on : (bir yüzeyin) üzerinde
There are 5 books on the table. (Masanın üzerinde 5 bardak var.)
Your picture is on the wall. (Senin resmin duvarda.)
I left 60 euro on the table. (Masanın üzerine 60 euro bıraktım.)
near : yakınında
My house is near the bank. (Evim bankanın yakınında)
He stayed near the door. (Kapının yakınında durdu.)
The park is near the hospital. (Park hastahanenin yakınında.)
next to : yanında
She sits next to me in the class. (Sınıfta yanımda oturuyor.)
They put the box next to the bus. (Kutuyu otobüsün yanına koydular.)
His bed is next to the window. (Onun yatağı pencerenin yanında.)
under :altında
She hides her key under the flowerpot. (Anahtarını saksının altına saklar.)
The cat is sleeping under the chair. (Kedi sandalyenin altında uyuyor.)
Had you put your book under mine? (Kitabını benimkinin altında mı unuttun?)
in front of : önünde
The taxi will stop in front of the house. (Taksi evin önünde duracak.)
Helin is going to sing in front of the class. (Helin sınıfınönünde şarkı söyleyecek.)
We met in front of the post office. (Postahanenin önünde karşılaştık.)
behind :arkasında
They tried to hide themselves behind the tree. (Ağacın arkasına saklanmaya çalıştılar.)
Your watch is behind the books. (Saatin kitapların arkasında.)
I guess there's somebody behind the door. (Sanırım kapının arkasında biri var.)
between ..... and ..... : iki şeyin arasında
My pencil is between my books and hers. (Kalemim kitabımla onun kitabı arasında.)
The child is walking between his mom and his dad. (Çocuk annesiyle babasının arasında yürüyor.)
Her office is between the school and the gift shop. (Evi okulla hediye dükkanının arasında.)
at : -de, -da
"at home / school / university / work / the bus-stop / hotel / a party / a concert / the theater / the cinema"
She was at home yesterday. (Dün evdeydi.) I work at the cinema. (Sinemada çalışıyorum.) They married at the hotel. (Otelde evlendiler.) opposite : karşısında The pharmacy is opposite the street. (Eczane caddenin karşısında.) The old man stood opposite the young woman. (Yaşlı adam genç kadının karşısında durdu.) You shouldn't sit opposite the window. (Pencerenin karşısına oturmamalısın.) into : içine I walked into the room. (Odaya (odanın içine) girdim.) He jumped into the water. (Suya atladı.) She moves into the stage. (Sahneye ilerler.)