Cevap :
özlükte; boyun eğmek, itaat ve kulluk etmek anlamına gelir. Terim olarak ise: Allah’a saygı, sevgi, şükür ve minnet duygularını ifade etmektir.
Kişinin inancını davranışlarına yansıtması, Allah (c.c.)’ın razı olduğu işleri yapması, razı olmadığı işlerden de uzak durmasıdır.
İnsanlar nasıl ibadet edeceklerini kendi akıl ve iradeleri ile bilemezler. Bunun için Allah (c.c.), peygamberler vasıtasıyla razı olduğu ve rıza göstermediği davranışları bildirmiştir. Peygamberler de ibadetlerin uygulanması hususunda örnek olmuşlardır. Dinimizde namaz kılmak, oruç tutmak gibi belirli zaman dilimlerinde yapılan ibadetlerin yanında, diğer varlıklara yararlı olmak, faydalı ve güzel işler yapmak gibi insanın kendi iradesine bağlı davranışları da ibadet sayılmıştır. Aç bir hayvanı doyurmak, okumak, evin geçimi için helal yoldan para kazanmak gibi.
Dinimiz davranışların yanında niyete de önem verir. Niyet bir işi yaparken güdülen amaç anlamına gelir. Hz. Muhammed (s.a.v.) bir hadisinde “Ameller niyetlere göredir”... (Sahih-i Buharî, iman 41) buyurarak niyetin önemine işaret etmiştir. Bundan ötürüdür ki: İnsanın yaptığı amel, ibadet kişinin niyetine göre Allah (c.c.) katından reddedilir veya kabul görür.
İslam dininde insan davranışlarının ibadet olarak adlandırılmasının iki yolu vardır. Birincisi insanın Allah (c.c.) için yapmış olduğu davranışlarından oluşan ibadetleri, ikincisi ise; diğer insanlar, canlılar ve çevresi için yapmış olduğu davranışlardan oluşan ibadetleridir.
Birinci yoldaki davranışların yapılmasını Allah (c.c.) emretmiştir. Bunlar; Kelime-i Şahâdet, namaz, oruç, zekat hac vb. Bunlar aynı zamanda İslam dininin temel ibadetleridir. Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) : “İslam beş şey üzerine kurulmuştur….” (Sahih’i Buharî, iman 1) Diye başlayan hadisinde bu ibadetlere işaret etmiştir. Bu ibadetleri yerine getiren Allah (c.c.)’a karşı sorumlu olduğu kulluk görevini yerine getirmiş olur. Aynı zamanda bu temel ibadetler, insanı ikinci yoldaki istenilen güzel davranışlara yöneltir.
İkinci yoldaki davranışların ibadet değeri kazanması, yine dinin koyduğu ölçülere uyulduğu oranda olur. Örneğin; din insanın her işinde dosdoğru olmasını emreder. "...Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.." (Hûd suresi, 12. ayet). Diğer insanlarla olan ilişkilerimizde de bu emre uyarsak davranışlarımız ibadet değeri kazanır. Yine komşuya, eşe, dosta güler yüzlü olmamız tavsiye edilir. Bu bilinçle yapılan ve bize sıradan gelebilecek davranışlar bile ibadet hükmüne geçer. Susamış bir canlının susuzluğunu gidermek, bizden zayıf canlılara şefkat ve merhamet göstermek hep ibadet hükmündedir.
İnsanın yapmış olduğu bu ibadetler yapılma durumuna göre üç sınıfa ayrılır.
1. Bedenle yapılan ibadetler: Bunların başında namaz ve oruç gibi ibadetler gelir. Çalışmak, okumak, çevreyi temiz tutmak vb. davranışlarda bu gruptandır.
2. Mal ile yapılan ibadetler: İnsanın sahip olduğu zenginlik ve maddi gücü ile yaptığı ibadetlerdir. Bunların başında da zekât ve fitre gelir. Bunlara sadaka vermek ve infak etmek de dahildir.
3. Hem mal hem bedenle yapılan ibadetler: Hac bedenle yapılan bir ibadettir. Ancak bunu gerçekleştirebilmek için belli bir zenginliğin olması gerekir.
İslam insanı eşref-ül mahlukat (yaratılmışların en üstünü, en şereflisi) olarak kabul eder. Onu bu unvanına uygun davranmaya teşvik eder. Kur’an-ı Kerim’de “...onlar ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar….” (Âl’i İmrân suresi, 191. ayet) ayeti ile insanın en tabi davranışlarının bile Allah’ı anmakla ibadete dönüştüğü vurgulanır.
Netice olarak insan kendisine bahşedilen bu unvana uygun davranışlar gösterirse Allah onun hiçbir davranışını zayi etmez. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle belirtilir. “ Kim zerre miktarı hayır işlerse karşılığını görür.” (Zilzâl suresi, 7. ayet). İnsan bu bilinçle hareket etmeli, davranışlarını buna göre yapmalıdır
ibadet müslümanlerın dininde allaha,peygamberlerimize vs. tapmak kapsamındadır (aklımdan yazdım fazla uzun olmadı özr dilerim)