Cevap :
Gön-lüm-de-ki aş- kın- la ya-kar-dım bu gül-le-ri
 - şık - la- rı yan-mak-la ka-vuş- tur- du kül-le-ri
- - . . - - . . - - . - . – Aruz ölücüsü.
Uyak ölcüsü :
Bizim elde bahar olur, yaz olur.Göller dolu ördek olur, kaz olur.
Sevgi arasında yüz bin naz olur.
Suçumu bağışla, ben sana kurban. (Ercişli Emrah)
Aruz, Arapça bir kelimedir ve “Çadırın ortasına dikilen direk” anlamına gelir. Bir edebiyat terimi olarak “hecelerin uzunluk ve kısalıkları temeline dayanan nazım ölçüsü” demektir.
1. Aruz ölçüsü ilk olarak Arap edebiyatında kullanılmıştır. Daha sonra İran Edebiyatı’na geçen bu ölçü, XI yüzyıldan itibaren Türk şairlerince de uygulanmaya başlanmıştır.
2. Rahat kullanılabilmesi için bol miktarda uzun heceye ihtiyacı olan bu ölçü, aslında Türkçe’nin kelime yapısına uygun değildir. Bu yüzden Aruzu ilk defa kullanan Karahanlılar Türkçe’nin kelimelerini bozarak kısa heceleri uzun okuma yoluna gitmişlerdir. Zamanla bu da yeterli olmamış; şairler, Arapça ve Farsça kelimeleri sık sık kullanmaya başlamışlardır. Bu durum, Türk dilinin kelime hazinesinin giderek yabancı kelimelerle dolmasına yol açmış, böylece şairlerin güzel kullanışlarından mahrum kalan Türkçe, anlam ve kavram bakımından yoksullaşma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Diğer yandan Türkçe, aldığı bu yabancı kelime ve kavramları Türkçeleştirdiği zaman güçlü bir dil olmuştur. Aruzla birlikte, halk arasında yaşamaya devam eden milli şiir ölçümüz hece, bu yoksullaşmayı bir ölçüde durdurmuş ve Türkçe kendi geleneği içinde varlığını sürdürmüştür.
3.1908’den sonra şairler arasında başlayan aruz hece tartışması, hecenin zaferi ile sonuçlanmış; ancak Divan Edebiyatı nazım ölçüsü olan aruzun da artık bir Türk şiir ölçüsü olduğu kabul edilmiştir.
4. Aruz ölçüsü daha çok Divan Edebiyatında kullanılır.