Türkçe'nin Bağımsızlık Savaşımı adlı kitabın özetini yazınız.



Cevap :

Dil devrimi kitapları
Dil devrimi konusunda birisi yeni yazılmış, diğeri yeni basım olan iki kitap çıktı: Doğan Aksan, "Türkçenin Bağımsızlık Savaşımı", Bilgi Yay., 
192 s.; Tahsin Yücel, "Dil Devrimi ve Sonuçları", Can Yay., 248 s. 
Yücel'in kitabı, önce 1968 yılında Varlık Yayınları tarafından 
"Dil Devrimi" adıyla, sonra genişletilmiş basım olarak 1982 yılında TDK, 1997'de de İyi Şeyler Yayıncılık tarafından, şimdiki adıyla yayımlanmıştı. Bu son basıma, 2000 yılında Cumhuriyet Yayınları'ndan çıkmış olan 
"Türkçenin Kurtuluş Savaşı" başlıklı metin de alınmış.
Başlıklar arasındaki benzerlik, temeldeki anlayışlar ve içerikler arasındaki benzerliği yeterince yansıtıyor ama, arada bazı ikincil farklar yok değil. Sözgelimi, "dil devrimi" terimini Doğan Aksan büyük harfle başlatıyor, Tahsin Yücel ise küçük harfle. Gerçi Tahsin Yücel küçük harfçidir, dil adlarını bile küçük harfle başlatır: "türkçe, fransızca" vb. Belki büyük harf konusunda Yücel Fransızcanın etkisindedir, Doğan Aksan ise Almancanın.
Bir başka farklılık: Tahsin Yücel, Atatürk'ten söz ederken, "cumhuriyetimizin büyük kurucusu" ya da "büyük Atatürk" gibi özgün sayılabilecek nitelemelere başvuruyor; Doğan Aksan ise, arada "yüce Atatürk" dese bile, "Ulu Hakan" sıfatını çağrıştıran "Ulu Önder" kalıbından vazgeçemiyor, yine böyle büyük harflerle olmak üzere.
Her durumda, Tahsin Yücel'in 1982'de, devrimi bir daha savunmak gerekmesin dercesine "bir daha basılmaması" dileğiyle sunduğu kitabının yeniden basılmış olması, dil devrimini savunma ihtiyacının bir biçimde sürdüğünü gösteriyor.
Doğan Aksan da kitabının amacını, "Türkçenin bağımsızlık savaşımı"nın başarıya ulaşıp ulaşmadığını, ne gibi kazanımları olduğunu ortaya koymak olarak tanımlıyor. Aksan'a göre, "Dil Devrimi, özellikle yazın dilimizin yüzyıllar süren yabancılaşma sürecini sona erdirmeyi, Türkçenin kendi öğeleri, kaynaklarıyla geliştirilmesini amaçlıyordu" (s.9).
Dil devrimiyle ilgili olarak öteden beri yaygın bir biçimde sözü edilen amaç bu. "Türkiye'de Ulusçuluk ve Dil Politikaları"nın yazarı Dr. Hüseyin Sadoğlu haklı: Türkiye'de dil devrimi ya da dil planlaması denince çoğumuzun aklına bu amaç geliyor. Bilimsel adıyla, "maddi planlama" (bkz. 24.5.2007 tarihli Radikal'in kültür sayfaları).
Başka bir deyişle, dil devriminden genellikle tek boyutuyla söz ediliyor. Sadoğlu'nun "statü planlaması" adıyla andığı boyut pek anılmıyor, inceleme ve tartışma konusu edilmiyor. Aynı eğilim Tahsin Yücel ile Doğan Aksan'ın bu çalışmalarına da egemen. Bu kitaplarda da dil devrimi sürecindeki "özleştirme" çalışmaları ve tartışmalar ana çizgileriyle gözden geçiriliyor ama, "statü planlaması" kavramı ve ülkemizde konuşulan diğer anadillerinin durumu, genel eğilime uygun bir biçimde, göz ardı ediliyor. Yeni bir çalışma olan Doğan Aksan'ın kitabında, Tuğrul Şavkay'ın ve Hüseyin Sadoğlu'nun her iki boyuta da değinen çalışmaları herhangi bir biçimde anılmamış. Geoffrey Lewis'in "Turkish Language Reform, a Catastrophic Success"i ise yalnızca "özleştirme" çerçevesinde anılmış.
Burada değinmeden geçemeyeceğim: Aksan'ın kaynakçasından, İngilizcesini okuduğu anlaşılan bu Lewis kitabıyla ilgili olarak söylediklerine bakınca, kitabın çevirisinde bazı sorunlar olabileceği kuşkusuna kapıldım. Aksan, Lewis'i kastederek, "Ona göre hürriyet'in yerine özgürlük, istiklal yerine bağımsızlık geçemez" diyor ve dipnotunda bunu uzun uzun açıklıyor ("Türkçenin Bağımsızlık Savaşımı", s. 19). Oysa, Türkçe çeviride Lewis, "özgürlük" ve "bağımsızlık" sözcüklerini yapısal açıdan tartışmakla birlikte, bu sözcüklerin "kendini kabul ettirmiş" (s. 144) ve "başarılı" (s. 152) olduğunu söylemektedir ("Trajik Başarı: Türk Dil Reformu", Gelenek Yay., 2004). 
Her durumda, belirli sınırlar içinde de olsa, Türkçenin "özleştirilmesi" süreci üstüne geniş bir özet, 1980 ve 1984 sözcük yasaklarından örnekler, günümüz yazarlarından ve gazetelerinden bazılarının dilindeki Türkçe sözcük oranlarına ilişkin veriler ve İngilizceleşme olgusuna değinen bölümler okumak isteyenler için, Aksan'ın kitabı elbette önemli bir çalışma. 
Yazarın dikkatinden kaçmış iki nokta: "Mâh", güneş değil, "ay" olacak (s. 99). "Katliâm" sözcüğü de, "soykırım" değil, "kırım" (s. 137).
Tahsin Yücel'in "Dil Devrimi ve Sonuçları"nda ise, yukarıda değindiğim iki metnin yanı sıra, Attilâ İlhan'la olan, "Al Gözüm Seyreyle" başlıklı dil devrimi polemiklerini ve dil konulu daha başka denemelerini de bulabiliyoruz.